Duyduk duymadık demeyin! Çektikleri ilgiyi kesinlikle hak eden dünyanın en iyi 8 turizm merkezi ile tanışmaya hazırlanın…
Bir turist mi yoksa gezgin misin? Dünyanın dört bir yanından derlediğimiz, baş döndürücü bir manzaraya sahip bu 8 yer ile her ikisi birden olabilirsin. Uçağa atlayıp her birini kendin keşfetmeye ne dersin?
Vatikan Şehri
Bağımsız şehir devleti statüsüne 1929’da kavuşan ve teknik olarak dünyanın en küçük ülkesi olan muhteşem Vatikan Şehri, Katolik veya değil tüm mezheplerden turistlerin mutlaka ziyaret etmesi gereken yerler arasındadır.
Evet, bu duvarlarla çevrili bölgenin kıyısında köşesinde çok fazla sayıda hediyelik eşya satan dükkan göreceksin, ancak Papa’nın arabası şeklindeki anahtarlıklardan satmaya çalışan bu satıcıları arkanda bıraktığın anda, dünyanın en iyi Rönesans ve Barok mimarisi örneklerini karşında bulacaksın.
Vatikan Müzesi, Aziz Petrus Bazilikası, tek kelimeyle hayranlık uyandıran Sistine Şapeli ve renkli üniformalara sahip İsviçreli Muhafızlar gibi şehrin önemli simgelerinin arasında dolaşırken kendini 500 yıl geriye gitmiş gibi hissedeceksin. En iyisi mi? Tüm bunları bir günde gerçekleştirebilirsin.
Tavsiyemiz: Bu din devletinin kıyafet kurallarında bacak ve kolların çıplak olmasına izin verilmediğini belirtelim, yani kollarının ve bacaklarının örtülü olduğuna emin ol.
Kapadokya, Türkiye
Burayı fotoğraflarda gördüğüne eminiz ama hiçbir fotoğraf Kapadokya’nın hakkını tam olarak veremez. Anadolu’nun büyük şehirlerinden Kayseri’den arabayla bir saatlik uzaklıkta olan bu tarihi krallık 3500 yıldan fazla süredir ayakta kalmıştır ve günümüzde eşsiz mağara yerleşim yerleri ve peri bacaları adı verilen volkanik kaya oluşumlarıyla her yıl bir milyon turisti kendisine hayran bırakmaktadır.
Burayı keşfetmenin en iyi yolu gökyüzüne çıkmaktır. Yaklaşık 200€’luk fiyatlarıyla bu sıcak hava balonu gezileri biraz pahalı bir turist tuzağı gibi duruyor. Ancak, yolculuk 95 dakika sürüyor ve bu baş döndürücü UNESCO Dünya Mirası Alanının üzerinden uçarken, bu fiyatın dünyanın harikalarından birini keşfetmek için oldukça cüzi bir miktar olarak kaldığını fark ediyorsun.
Tavsiyemiz: Tüm o kalabalıktan önce davranarak, Kapadokya’yı en harika haline büründüğü gün doğumundan hemen önce gör.
Versay Sarayı, Fransa
Fransa gösterişli kraliyet şatolarıyla doludur ama Versay’la karşılaştırıldığında hepsi sönük kalır. Büyük barok sarayların en görkemlisi olan bu yapı 1682’den 1879’daki Fransız İhtilali’ne kadar kraliyet ailesinin eviydi. Günümüzde ise, ihtişamını görmek için Paris’in merkezinden 1 saatlik tren yolculuğunu yapmaya hazır herkese kapıları açıktır.
Gezintine bakımı hala krallara layık bir şekilde sürdürülen Versay Bahçeleri’nde başlayıp, ardından bir parça gölge bulmak için Grand Trianon’un pembe mermer sütunlarının arasına sığınabilirsin.
Kendini hazır hissettiğinde, içeriye göz atmak ve sarayın en önemli bölümü Galerie des Glaces’ı görmek için kaçınılmaz şekilde uzun olan ama buna kesinlikle değen kuyruğa girebilirsin. 73 metrelik bu uzun salonun bir yanında 17 devasa ayna, diğer yanında ise harikulade bahçeyi gören 17 pencere bulunur ve tavanda da kraliyetin başarılarını sergileyen gösterişli bir fresk vardır.
Petra, Ürdün
Petra tüm Orta Doğu’da Ürdün’ün gül rengi mücevheri olarak bilinse de, çoğu batılı onu bir popüler kültür öğesi olarak Indiana Jones Son Macera ve Transformers 2 gibi filmlerden hatırlıyor.
İnsanları bu UNESCO Dünya Mirası alanına çeken filmler bile olsa, Petra’nın asıl cazibesi olağanüstü güzelliğinde ve tarihi şehrin bugüne kadar kusursuzca muhafaza edilmesinde yatmaktadır. MÖ 300 yıllarında Nebatiler tarafından titiz bir işçilikle inşa edilen arkeolojik alanda her biri kumtaşı kayalara oyulmuş mezarlar, ahırlar ve bir amfitiyatro bulunmaktadır.
Gün içinde kaybolana kadar çevreyi dolaşıp, ardından merkezdeki “Hazine Odası” olarak da bilinen El-Hazne tapınağına geri dönerek, mum ışığı altındaki parlak altın rengi yansımalarını huşuyla izleyebilirsin.
Mavi Göl, Kuzey Işıkları, İzlanda
İzlanda dediğimizde muhtemelen aklına Mavi Göl geliyordur. Bu baş döndürücü jeotermal kaplıcanın İskandinav ülkesiyle eş anlamlı hale geldiğini biz de biliyoruz ve bu prestij de aynı zamanda yıllar içerisinde buranın gittikçe daha kalabalık ve 45€’luk giriş ücretinden de anlaşılabileceği gibi daha ticari bir yer haline gelmesi demek oluyor. Yine de, Reykavik’in merkezinden arabayla sadece 50 dakika uzakta olan bu yerin kesinlikle kaçırılmaması gerektiğini düşünüyoruz!
Lav yataklarına yakınlığı ve çevredeki jeolojik koşullar nedeniyle gölün 39 °C sıcaklığındaki suları sülfür ve silika gibi madenlerce zengindir ve bu da, bu sularda yüzmeyi rahatlatıcı olduğu kadar gençleştirici bir aktivite haline getirir.
Ziyaretini İzlanda’nın sonbahar veya kış aylarına getirdiysen, dünyanın diğer bir harikası olan ve gece gökyüzünde dans eden Aurora Borealis’i yakalamak için yukarı bakmayı sakın unutma.
Tavsiyemiz: Önceden rezervasyon yap! Mavi Göl web sitesini ziyaret ederek biletlerini satın al ve bu benzersiz deneyimi kaçırmadığına emin ol.
Machu Picchu, Peru
Güney Amerika’nın en önemli turistik yerlerinden olan Machu Picchu adeta bu dünyaya ait olmayan bir yerdir, özellikle de onu bulmak için deniz seviyesinden 2430 metre yukarı çıkman gerektiği düşünüldüğünde!
15. yüzyılın ortalarında inşa edilen yer, İnka’ların günümüze kadar varlığını sürdüren başlıca başarılarındandır. Yerleşkenin büyük bölümü hızla yaşlanıyor olsa da, 5 hektarlık dağ yüzeyine yayılmış olan ve labirente benzer merdivenler, tapınaklar, su kemerleri ve gözcülük alanları gibi yapılardan oluşan İnka duvarcılığının en saf halini görmek üzere burayı hala ziyaret edebilirsin.
Bulutların tepesindeki bir yerleşim birimine göre Machu Picchu’ya erişmek şaşılacak kadar kolaydır. Hoş bir köy olan Cuzco’ya uçtuktan sonra (Lima havalimanından 90 dakikalık kısa bir uçuş), ister otobüs veya trenle, istersen de bir yürüyüş grubuna katılarak tepeye çıkabilirsin!
Las Vegas, ABD
İnsanların dediklerini boş ver, bazen azla yetinmemek gerekir. En azından Las Vegas hakkında söylenebilecek olan tek şey bu.
Henüz tanımayanlara Las Vegas’ın ne kadar savurgan ve ölçüsüz bir yer olduğunu anlatmak nafile bir uğraştır. Çölün en ortasında sürekli açık, aşırı parlak renkli bir bölge olan Las Vegas, her şeyin en büyük ve gösterişlisinin makbul olduğu ve her şeyin olabileceği (ve muhtemelen de olacağı) bir yerdir.
Las Vegas Güney Bulvarı metrekare başına düşen 7/24 açık kumarhane, bar ve lüks otel sayısının fazlalığıyla tanınır. Hatta burada, ABD dışındaki turist merkezlerinin Vegas’a özel kopyalarını bile bulabilirsin, tıpkı Eiffel Tower Restaurant ve beş elmaslı lüks otel ve kumarhane olan The Venetian gibi.
Günah Şehri’nin merkez bulvarının ‘her şeyin olabildiği’ ihtişamına şahit olmak üzere yılda 30.500.000 turist buraya akın eder. Sen de sürüyü takip et ve hayatında yaşayabileceğin en abartılı, gösterişli ve çılgın tatile kendini hazırla. Unutma, Vegas’ta olan Vegas’ta kalır!
Peak Tram (Zirve Tramvayı), Hong Kong
Hong Kong şehir siluetinin ultra modern gökdelenleri ve sık, yeşil bahçeleri üzerinde yükselen Peak Tram ile eğlencenin doruğuna çıkabilirsin!
İlk olarak 1888 yılında, İngiliz vali Sir George William Des Vœux ve erkanı ile Victoria Zirvesi’nde ikamet edenlerin kullanımına özel olarak açılan tramvaya günümüzde 4 milyonu aşan sayıda turist binmektedir. Şaşırtıcı derecede hızlı yolculuk sadece 7 dakika sürse de, dağın tepesinin sunduğu Hong Kong manzarasını şehrin başka hiçbir yerinde bulamazsın ve bu nedenle kaçırmamalısın!
Kaynak: Momondo