Yeninin Buyusu
Ilk defa bir Guney Dogu Asya ulkesine seyahat ediyorum; belki de iste bu yuzden gordugum her sey, tanik oldugum hemen her durum, isittigim hemen her hikaye cok ilginc, egzotik geliyor bana. Ama taniyorum bu duyguyu, “yeni olanin” buyusu bu, “ilk defa”lara ozgu, o merak ve kesfetme arzusuna can veren his… Biliyorum ki bir iki ay daha kalsam Tayland’ta, kanatlanip ucuverecek, toza buluta karisacak simdi tum benligimi sarmis o merak hissi. Her sey normallesecek birdenbire; gozumun gordugu ayni kalacak ama gore gore gozum alisacak bu cografyaya ait olana, duya duya kulagim kaniksayacak cinli perili ruhani hikayeleri. Her sey ayni kalirken benim algilayisim tamamen farklilasacak.
Iste tam da bu yuzdendir hemen kaleme almak isteyisim tum olani biteni; beni sasirtani, guldureni, hosuma gideni. Cunku bilirim ki ayni kalmayacak hic bir sey uc vakte kadar gozumde, ayni kelimelerle dokulmeyecek hikayeler kalemimden.
Minyatur Tapinaklar
Tayland oyle bir memleket ki sanki yasamin her ani turlu batil inanclar uzerine kurulmus; ulkenin hangi kosesine gidersek gidelim, doguda, batida, kuzeyde, guneyde, sadece parasi olanin girebilecegi deniz kenarina kurulmus bes yildizli otellerde ya da fakirligin kol gezdigi agir tutsu kokulu mahallelerde, bu batil inanclarin gundelik yasama yansimasi olan ikonlara, yapilara, isaretlere rast geliyoruz. Biraz dikkatli olanin gozunden kacmayacak ilk husus, evlerin, binalarin hatta bankalarin, benzin istasyonlarinin ve mega alisveris merkezlerinin bile onunde bulunan birkac metre uzunlugundaki minyatur Budist tapinaklari…
Onceleri pek anlam veremedigim bu tapinaklarin her yapinin onunde kendine bir yer bulmasi, megerse bir inanca dayanirmis. Taylandlilar bir arsaya herhangi bir yapi insa ettiklerinde kotu yurekli bir ruhun da kendileriyle beraber o toprak uzerinde yasamaya basladigina inanirlarmis. Eger evlerinin bahcesine ya da catisina o isgalci kotu ruhun icinde yasayabilecegi minyatur bir tapinak insa etmezlerse, ruhun kendi evlerine yerlesip turlu kotulukler yapacagina inanirlarmis. Dolayisiyla minyatur tapinaklar her yerde Tayland’ta! Oyle ki kucuk de olsa minyatur bir tapinagin sigacagi bir bahceye sahip olacak kadar sansli olmayan, nispeten daha fakir mahallelerde “musterek” minyatur tapinaklar mevcut. Yani soyle soyleyeyim, bir sokagin tam ortasinda ufak bir tapinak bulunuyor ve tum hanelerin isgalci seytani ruhlarinin hep beraber bu tapinaklara dadanacaklari ve boylece tum mahallelinin toptan ruh derdinden kurtulacagina inaniyor Taylandlilar.Bu minyatur tapinaklar sari karanfillerle, tutsulerle dekore ediliyorlar; hepsi kendine ozgu, hicbiri bir digerine benzemiyor. Onlerine cesitli yiyecekler ve icecekler konuluyor, hani olur ya ruh susar ya da acikirsa hic yuvasindan cikmadan acligini ya da susuzlugunu gidersin, huzurunu yitirmesin diye. Bu minik tapinaklar oylesine kutsal ve onemli adlediliyor ki Tayland’ta, akli dengesi yerinde olmadigi icin bu tapinaklardan birine saldiran bir zavalliyi, akli yetersizliligini gormezden gelerek olduresiye dovmus olayin gectigi yerin mahallelisi.
Afacan Kumantong
Bunun disinda en turistik bolgelerde bile, magaza onlerine, kaldirim kenarlarina konulmus gazli icecekler, abur cubur niteligindeki yiyecekler gozune carpiyor “bu cografyadan olmayanlarin”. 20 yildir Tayland’ta yasayan ve bu yirmi yilin on yilini kendini Budizm’e adayarak tapinaklarda bir rahip olarak geciren, rahipligi terk ettikten sonra da Tayland uzerine yazdigi kitaplarla hatri sayilir bir yazar olarak un yapmis tesadufen tanistigimiz Peter, kaldirim kenarindaki bu minik ve renkli hediyelerin, “Soontonphu” adindaki yazarin bir hikayesinde gecen, ele avuca sigmaz ufak tefek haylaz cocuk kahraman “Kumantong” a adanmis oldugunu anlatiyor bize. “Yani basbayagi hayali bir kahraman icin hediyeler mi birakiyorlar sokak baslarina?” diye soruyorum, Peter’dan once, yanindaki Taylandli bir genc yanitliyor sorumu: “Elbette, boylece bize sans getirecegine inaniriz.”
Tayland’ta tinsel, duyumlarla algilanamayan o kadar cok sey var ki insanlarin cani gonulden inandiklari, anlatsalar sanirsiniz dort bir yaniniz ruhlarla perilerle cevrili. Zannediyorum ki cantamdan ufak bir tas cikarsam ulkemden getirdigim, atsam sokagin ortasina, hemen ertesi gun cevresi turlu ciceklerle cevriliverilir, tutsu kokulari sarar etrafini, onune acilmayi bekleyen su siseleri, fantalar bir bir diziliverilir… Misal Nakansavan’da gordugumuz agac kovugu… Denizde bir balikcinin agina takilmis ve denizden cikarildigi vakit “kutsal” ilan edilmis. Sonrasinda da her bir yanina cicekler ve acilmamis kiyafetler asilmis, hani bilmeyen sanar ki bir kiyafet dukkaninin kapisi yasli kovugun basi. Icinde kotu bir ruhun yasadigina inanirmis Nakansavan halki ve onune serilen tum bu satafat, ruhu kovugun icinde tutarmis.
Sadece bu agac kavugu degil kutsal sayilan Tayland diyarinda… Kose basindaki bir agac, goruntusu biraz normalin disina tasmis bir cukur ya da sekli azicik degisik bir merdiven ruhlarla donatilmis olabilir Taylandlilara gore. Su vermek, beslemek gerekir, rahatsiz edilmemelidir, renk cumbusuyle gonlu hos tutulmalidir daima. Tum bu inanclari isitince insan, Ganes’in nasil olup da kendine Buddha’larin yaninda bir yer bulabildigine, Krisna’nin flutunu kimseden cekinmeksizin orta yerde ufleyip yeri gogu muzigiyle kendinden gecirdigini anlamaya basliyor insan.
Onceleri kapkaranlik olan o agacin kavuguna, zaman gectikce gozu alisiyor insanin, goz bebekleri buyuyor ve bu cografyanin ritmiyle hareket etmeye basliyor, iste o zaman, ne onceden bilinenler kaliyor aklinda insanin, ne de onyargilari, her sey apacik ortada oluyor iste o zaman.
Tayland, boyle hikayelerle dolup tassin, bir suru de cignenmemesi gereken kurallar butunu yaratiyor kendi icinde, iste o yuzden dikkat etmeli insan bu kurallara, cignemek tum milletin toptan size kusmenize neden olabilir, o yuzden, ayaginizi denk alin!
Seda Meşeli
Kaynak: Dünya Kazan Biz Kepçe