İstanbul coğrafi konumu, ekonomik önemi ve taşıdığı tarihi miras nedeniyle daima büyük önem taşımış, bir yerleşim birimi. Tarihi boyunca çeşitli milletlerin hakimiyetine giren kente, bu milletler tarafından farklı isimler verilmiş.
Latinler Makedonya, Süryaniler Aleksandra, Yahudiler Vizendovina, Ruslar Tekfuriye, Araplar Kostanti-niye-i Kübra, iranlılar Kayser Zemin, Hintliler Taht-ı Rum demişler. Türkler de fetihten sonra İslambol, Dersaadet, Darü’s-Saade, Daru’l-Hilafe, Devlet-i Aliyye-i Osmaniye, Asitane-i Saadet şeklinde isimlendirmişler bu medeniyetler köprüsünü. Kendi isimlerinin her birinin nasıl birer anlamı varsa semtlerinin isimleri de binbir öyküyle, binbir tanıklıkla dolu istanbul’un.
Bazı semtlerin isimleri antik dönemden, bazılarının ki Bizans, Roma, Osmanlı dönemlerinden geliyor. Bazıları oralarda yaşayan kişilerden, bazıları da dikilen bir sütun ya da taştan, yapılan işlerden, o dönemde yaygın mesleklerden, tarihi olaylardan alıyor adını. Cumhuriyetle birlikte ismi değişenler, ya da yeni oluşanlar da var aralarında. İstanbul’un her bir semtinin tarihsel gerçekliklerin yanı sıra bir çok rivayet sonucu oluşmuş isimlerine baktığımızda keşfedilmesi gereken keyifli öyküleri sakladığı çıkıyor ortaya.. Örneğin Ümraniye’nin adının ‘Yalnız Selvi’, Bayrampaşa’nın eskiden sağmal ineklerinden dolayı ‘Sağmalcılar’ olduğunu, kolera salgını yüzünden adının değiştiğini duymuş muydunuz? Sarıyer’in adının sarı uçurumlardan dolayı Sarıyar olduğunu ya da Şişli’nin şiş yapımıyla ünlü bir ailenin yaşadığı konaktan ismini aldığını biliyor muydunuz? işte İstanbul ilçelerinin adlarının ilginç tarihi:
AHIRKAPI: Topkapı Sarayının “Has ahırlarının” burada bulunmasından dolayı semt bu adla anılır.
ALİBEYKÖYÜ: İstanbul’un fethinde büyük yararlılıklar gösteren Uç Beyi akıncı Ali Bey ‘in burada kurduğu çiftlikten adını almıştır.
AKSARAY: İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmed’in Aksaray’dan zorunlu olarak İstanbul’ a getirttiği Aksaraylılar’dan adını almış.
ANADOLU HiSARI: Sultan Yıldırım Bayazıt zamanında Anadolu yakasında yaptırılan hisardan dolayı bu ismi taşıyor.
AVCILAR: Cumhuriyet sonrası devirde, 1924 yılında Ambarlı köyünün Rum nüfusu 40-50 hane olarak Türkler ile değiştirildi. Rumlardan boşalan yerlere askeri ambarların yerleştirilmesi nedeniyle bu yere Ambarlı denildi. Buraya Türkler’in yerleşmesiyle tarımcılık daha önem kazandı. Avcılar’ın merkezine Bulgaristan’dan getirilen Türkler yerleştirildi. Daha sonra burada bulunan küçük çiftliklerin köy halini alıp yerleşim alanların çoğalmasıyla buraya Avcılar dendi.
BAHÇEKAPI: Eminönü ile Sirkeci arasında, Yeni Cami’nin hemen arkasında bulunan Bahçekapı Semti, adını İstanbul’un deniz surlarının Haliç ağzına açılan kapılarından biri olan “Bahçe Kapısı’ndan almaktadır.
BAHÇELİEVLER: 1930′larda, Fikret Yüzatlı, yüzölçümü 500 dönüm olan incirli Çiftliği’nin sahibiydi. 0 dönemde Fikret Yüzatlı’nın bir arkadaşı olan Ali Galip Ersel ismindeki emlakçının bu çiftliği satılığa çıkarmasıyla birlikte Bahçelievler’in kuruluş hikayesi başladı.
BAĞCILAR: ilçe, Osmanlı döneminde Rum ahalinin yaşadığı Mahmutbey Nahiyesi’nin köylerinden biridir. Zamanla bu köylerden biri olan Çıfıtburgaz’ın adı Bağcılar olarak değiştirilir.
BAKIRKÖY: Bizans imparatorluğu sırasında Hepdoman olarak anılan bölge İstanbul’un kaderini paylaştı. Hepdoman adı haricinde Jeptimum adıyla da anılan Bakırköy, Bizans’ın son dönemlerinde Makrohori (Uzunköy) olarak adlandırıldı. Osmanlılar’ın eline geçmesiyle de adı Makriköy’e dönüştü. 1925′te ulusal sınırlar içindeki yabancı kaynaklı adların değiştirilmesi sırasında adı Bakırköy oldu.
BALAT: Rumcada “Palation” Saray anlamına gelir, Osmanlı Devrinde de bu bölgeye Saray Kapısı manasında “Palat kapısı”, daha sonra da kısaca Balat denilmiştir.
BAYRAMPAŞA: ilçeye 1927′de Bulgaristan’dan gelen göçmenler sağmal inekler yetiştirmek için çiftlikler kurduğundan dolayı bölge Sağmalcılar olarak anıldı. Osmanlı döneminde semtte çıkan kolera salgınından çok kişi ölünce, IV. Murad’ın sadrazamlarından Bayram Paşa’nın burada bir çiftlik sahibi olmasından esinlenilerek Sağmalcılar adı Bayrampaşa olarak değiştirildi.
BEYKOZ: Tarihi gelişimi M.Ö. 7OO’lü yıllara dayanıyor. Bu tarihte bölgeye deniz yolu ile gelen Traklar, Bebrik adıyla bir devlet kurmuşlar. Köy kısa zamanda gelişmiş ve Kral Amikos bu köye kendi adını vermiş. 1402 yıllarında Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı imparatorluğu topraklarına katılınca adı Amikos’tan Beykoz’a dönüşmüş.
BEYOĞLU: Bizans döneminde yerleşim alanı olmayan bu kesime; karşı yaka öte anlamına gelen Pera’dan kaynaklanan Peran Bağları deniliyordu. Beyoğlu adının ortaya çıkışına ilişkin çeşitli rivayetlerden biri Fatih Sultan Mehmed zamanında Pontus prenslerinden Aleksios Komnenos’un islamiyeti kabul ederek burada oturmasına dayanır. ikinci rivayet ise burada oturan kişinin Pontus prensi değil, Kanuni zamanındaki Venedik elçisi Andre Giritti’nin oğlu Luigi Giritti olduğudur. Üçüncü rivayet ise Kanuni Sultan Süleyman döneminde burada oturan Venedik elçisine yazışmalarda Beyoğlu dendiği için semtin Beyoğlu adını aldığı yönündedir.
EMİNÖNÜ: Galata Köprüsünün Eminönü tarafında Fatih Sultan Mehmed döneminden beri gümrük eminliği binası bulunmakta idi. Halk arasında “Eminlik önü” denilen semt günümüzde Eminönü olarak adlandırılmaktadır.
EYÜP: İstanbul’ un fethinden sonra ilk yapılan camilerden birisi olan ve Banisi Fatih Sultan Mehmed olan cami ve külliyenin adını taşıyor.
FATİH: Bu semt adını İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmed’in kendi adına yaptırmış olduğu cami ve külliyesinden alıyor.
FENER: Bizans Devrinde Fener iskelesi civarında bir fener olduğu, semtin adını bu fenerden aldığı rivayet edilir.
GALATA: Bizans Devrinde burada bulunan süthaneden almıştır. Eski Yunanca’da süt Gala-Galaktos kelimesiyle ifade edilir. Semtin adının süt üretilen yer manasında Galata kelimesinden türetildiği düşünülmektedir.
İSTİNYE: Yunanca Stanos, yani “yakında bulunan köy” kelimesinden türediği sanılıyor.
KADIKÖY: Sur şehrinden gelen Fenikeliler (Tyrienler) bir şehir kurmuş, buraya ‘Yenişehir’ anlamına gelen Chalkedon demişlerdir. Daha sonraki yıllarda İstanbul Türkler tarafından zaptedilmiş ve Kadıköy, Fatih’in ilk kadısı olan Hıdır Bey’e makam ödeneği karşılığı verilmiştir. Eski adı Kadıköy olarak söylenip, günümüze kadar gelmiştir.
KARAKÖY: Bizans Devrinde Hasköy ve Karaköy arasındaki bölgede Karai Museviler oturmaktaydılar. Semt Osmanlı Döneminde de Karailerin oturduğu semt manasında Karaköy olarak bilinmektedir.
KAĞITHANE: Fatih Sultan Mehmed devrinde kağıt imal edilen imalathanelerden dolayı semt adını almıştır.
KALAMIŞ: Eski yunanca “sazlık ve kamışlık” yer manasında “Kalamış” kelimesinden türetilmiş.
KARACAAHMET: Bizans devrinde Anadolu’ya Hacı Bektaşi Veli tarafından islam dinini yaymak için gönderilen Anadolu erlerinden Karaca Ahmet Sultanın dergahının burada olmasından dolayı bu ismi almış.
KARTAL: Tarihin eski dönemlerinde küçük bir balıkçı köyüydü. ilk defa sahilde balık avlamak için gelip buraya yerleşen Kartelli isminde bir balıkçıdan dolayı buraya Kartal denildiği kabul edilmektedir. öte yandan, Bizans zamanında, liman önemi taşıyan bu beldeye Kartalımın denildiği de bilinmektedir.
KÜÇÜKÇEKMECE: Osmanlı dönemine kadar “Rhagion” olarak geçen Küçükçekmece adı , bölgenin Osmanlı imparatorluğu’na geçmesiyle değişerek “Çekme-i Sagir” daha sonra da “Çekme-i Küçük” olarak değişmiş.
MALTEPE: Bizans döneminde “Bryas” veya Latince “Uri- as” olan semtin bir diğer adı da “Pelekanon” du. Maltepeye nasıl dönüştüğü hakkında kesin bir bilgi bulunmuyor.
RUMELİ HİSARI: Yapımın bizzat Fatih Sultan Mehmed Han’ın nezaret ettiği, planı da Muhammed-Mehmed kelimelerinin küfü yazıyla yazılışı şeklinde oluşmuş olan Rumeli Hisarından semt adını almıştır.
SAMATYA: Bizans Devrinde bu bölge kumluk arazi ve yer manasında “Pshamatos-Psmathia” olarak biliniyordu. Söylene söylene Samatya oldu.
SARIYER: ilçenin ismi sırasıyla Simas’tan Skletrinas’a, daha sonra Mezarburnu, Altın Yar, Sarı Lira Yer ve Sarıyar’a, son olarak da Sarıyer’e dönüştü. Sarıyar isminin altın ve bakır çıkarılan maden mahallesi ile şifa suyu arasındaki yarlardan geldiği biliniyor.
SİLİVRİ: Yoğurdu bile neredeyse tarihe karışacak semtin filmlere konu olacak köklü bir geçmişi var. Antik çağdaki ismi Selymbria veya Selybria.
ŞiLE: Yunanca bir kelime olan “Şile” nin anlamı yaban çiçeği. Şile adını bir bitki türü olan “mercanköşk” ten alır.
ŞİŞLİ: Şiş yapımıyla uğraşan ve Şişçiler diye anılan bir ailenin burada konağı olduğu ve ‘Şişçiler Konağı’nın zamanla ‘Şişliler Konağı’ haline gelmesiyle semtin adının Şişli kaldığı rivayet edilmektedir.
PENDiK: Semtin Bizans dönemindeki ismi “her tarafı surlarla çevrili” anlamına gelen Pantikion ya da Pentikion’du. Bilinen en eski adı Pantikapion ve Pantikapeum, Roma dönemindeki ismi ise Panticio, Pantecio, Panticia.. Duvar anlamına gelen Pendik kelimesinin de bu eski isimlerden doğduğu sanılıyor. Bazı kaynaklara göre de Pendik “beş burun” anlamını taşıyor. Ural dağlarından gelip bu bölgeye yerleşenlerin Farsça beş. köy anlamında “Penchdeh” ismini kullandığı söyleniyor.
TOPHANE: İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmed bu bölgeye büyük bir tophane inşa ettirmişti. Osmanlı döneminde topların döküldüğü bu bina halen mevcuttur.
ÜMRANİYE: Semtin ilk adı “Yalnız Selvi”. Tarihi kaynaklara göre Ümraniye’ye ilk yerleşenler Frigya’lılar. Çam ağacını kutsal kabul eden Frigyalılar küçük ve Büyük Çamlıca’ dan başlayarak Alemdağ ve Kayış Dağı’na kadar bütün araziyi çam ormanlarıyla donatmışlar. Arapça kökenli Ümran sözcüğünden gelen Ümraniye’nin anlamı kalkınmış, gelişmiş, bayındır yer demek.
ÜSKÜDAR: M.Ö. 7 .yy ‘da bir Grek kolonisi olarak kurulan Halkedon’un (Kadıköy) iskelesi ve tersaneleri, bugünkü Üsküdar’ın yerleştiği alanda bulunur ve buraya Hrisopolis (Altın Şehir) denirdi. Yörenin bu adla anılması çeşitli biçimlerde yorumlanıyor. Pers işgali sırasında Anadolu Yarımadası’ndaki kavimlerden ve halktan vergi olarak toplanan altınlar buradaki hazinelerde saklandığı için yöreye bu adın yakıştırıldığı söyleniyor. Bir başka yoruma göre de Agamemnon’un oğlu Krizes kaçarak Anadolu’ya gelmiş ve Üsküdar’da öldüğü için şehir onun adıyla anılmış. Kimileri de, günbatımında evleri karşı yakadan yaldızlı gibi göründüğü için Üsküdar’a Altın Şehir adının verildiğini söylemektedir. Üsküdar adıysa, kimi kaynaklara göre Farsça “ulak” anlamına gelen “Eskudari” den türemiştir.
ZEYTİNBURNU: İstanbul’un fethinden sonra buraya Kudüsten getirtilen papazların zeytin ağaçları dikmelerinden ve bu bölgenin kıyısının denize çıkıntılı bir coğrafi konuma sahip olmasından dolayı semte Zeytinburnu adı verilmiştir.
ZEYREK: Fatih Sultan Mehmed, fetihten sonra buradaki “Pankrator Kilisesini” medreseye dönüştürmüş. Başına da Hacı Bayram Velinin müritlerinden Molla Mehmet Zeyrek Efendiyi tayin etmiş. Semt de onun adıyla anılmaya başlanmış.