11.03.2010 – Perşembe
Sao Paulo’dan öğlene doğru yola çıkıyoruz.
Yol boyunca uçsuz bucaksız ormanlar ve muz bahçelerinin arasından geçiyoruz. Curitiba’ya 7 saat süren otobüs yolculuğundan sonra varıyoruz. Buluşmanın gerçekleşeceği Memphis House’a giden otobüsleri kimse bilmiyor!!! Terminalin karşısındaki otele gidip oradan bir harita alıyoruz ve yürümeye karar veriyoruz. Yaklaşık 20 dk yürüdükten sonra Memphis House’a ulaşıyoruz. Kapıda hemen Panda ile karşılaşıyoruz. Buluşmadaki herkes bizden haberdar. İlgi odağı oluyoruz
Pek çok kişiyle tanışıyoruz. Şüphesiz en ilginçleri Glen ve Steve adında İngiliz bir çift. 1997’de gezmeye başlamışlar ve hala geziyorlar!! Çocukları okullarını bitirip çalışmaya başlayınca iş yerlerini satmışlar, evlerini de kiraya verip gezmeye başlamışlar ve o gün bugündür ev kirası yardımıyla geziyorlar. Böyle insanlarla karşılaşmak insana ilham veriyor.
Glen-Steve-Panda-Murat-Gülen
Gece yarısına doğru buluşmadan ayrılıp Panda’nın evine geliyoruz. Ev gerçekten çok büyük ve labirent gibi. Yine kendi odamız oluyor. Şanslıyız. Yorgun bir şekilde uykuya dalıyoruz.
12.03.2010 – Cuma
Öğle yemeği için Sandro (CS’den tanıdığımız bir Curitibalı, Patagonia konusunda bize çok yardımcı olan bir mail atıyor ve tanışıyoruz, hatta bu sayede Curitiba’ya gelme kararı alıyoruz) ve Panda ile buluşuyoruz. Estrela da Terra’da geleneksel Brezilya yemekleri ve tatlılarının tadına bakıyoruz. Açık büfe yemeğin fiyatı R$ 17, yaklaşık 15 TL (Brezilya Reali R$ olarak kısaltılıyor).
Yemeklerin çoğu lapa kıvamında. Etler oldukça lezzetli. Tatlılarsa aşırı şekerli. Zaten tatlılarının hepsi reçel kıvamında. Murat yemekleri yerken kendinden geçiyor
Brezilya yemekleri
Yemekten sonra Panda bizi buranın en ünlü dondurmacısına götürüyor. Ben mısırlı dondurma deniyorum. Murat da buraya özgü bir tatlı olan brigadeiro aromalı dondurmadan alıyor. İkimiz de çok beğeniyoruz.
Sandro ve Panda’dan ayrıldıktan sonra mezarlığı geziyoruz. Ben çok beğeniyorum. Bazı aile mezarları kat kat yerleştirilmiş, üç mezar üstüste duruyor. Bazı mezarlar ise anıt gibiler. Sanırım ailenin zenginliğine göre mezarın ihtişamı da değişiyor.
Şehrin tarihi meydanına doğru gidiyoruz. Burası Avrupa’yı andırıyor. Zaten şehrin çeşitli yerlerinde Alman, İtalyan, Portekiz parkları veya mahalleleri var. Şehrin geneli oldukça temiz ve trafik iyi düzenlenmiş. Brezilya’nın en “çevre dostu” şehirlerinden biri olarak gösteriliyor. Zaten sokaklarda dolaşan kelebekler de bunu doğruluyor. Dev bir mavi kelebek görüyoruz. Bütün bir elimiz kadar!!
Tarihi meydanda pek çok satıcı var. Küpeler, hediyelik eşyalar ve tabi ki “pastel”. Bu sefer tadına bakmaya karar veriyoruz. Bildiğimiz çiğ börek çıkıyor. Tanesini R$ 0,70′ten (yaklaşık 60 kuruş) satıyorlar. Sao Paulo’da aynı yiyeceğin fiyatı R$ 2,50′den (2 TL) başlıyor!!
Panda ile buluşma saatimiz geliyor, tekrar dondurmacının önüne dönüyoruz. Panda’yı beklerken kaykay havuzundaki gençleri izliyoruz, videolarını çekiyoruz.
Panda bizi telefon kulesine götürüyor. Yaklaşık 110 m’den şehre bakıyoruz. Dümdüz bir çizgiden itibaren şehirde gökdelenler başlıyor.
Telefon kulesi (Torre de Telepar) gezimizi tamamladıktan sonra Panda’nın arkadaşlarıyla buluşuyoruz ve Casa di Bel@ diye biyere gidiyoruz. Belediye aile çay bahçesi gibi bir yer ama içki servisi var. Çok renkli dekore edilmiş. Brezilya genelinde bir uygulama var. Bir bardan içeri girdiğinizde size bir kart veriliyor. Bütün yedikleriniz ve içtikleriniz bu kartlara işleniyor. Çıkarken de ödüyorsunuz. Kartı kaybederseniz de ciddi bir cezası var. Geceye 6 kişi başlıyoruz ve gittikçe kalabalıklaşıyoruz. Sandro da bize katılıyor. Değişik aperatiflerin tadına bakıyoruz. En ilginci kızarmış domuz yağı! Bizim kuyruk yağının yağda kızartılmışı gibi bir şey. Bira ile iyi gidiyor, insanların neden bu kadar kilolu olduğunu anlıyoruz. Gecenin sonuna doğru Brezilya tarihi ile ilgili ciddi konuşmalara giriyoruz. Buradakilerin milliyetçilik anlayışı oldukça farklı. Masadaki herkes farklı milletten kökeni olan Brezilyalılar; Alman, İtalyan, Portekizli ve hatta Japon. Hepsi kendini Brezilyalı hissediyor ve en değer verdikleri ülke de Brezilya.
Bolca yiyip içmeli bugünü de tamamlayıp yine yorgun bir şekilde yatıyoruz….
13.03.2010 – Cumartesi
Bugünümüzün neredeyse tamamı bilgisayar başında siteyi update edip fotoğrafları yüklemekle ve diğer işlerle geçiyor. Akşam da Panda ile birlikte yine CS üyelerinden birinin evindeki barbekü partisine gidiyoruz. Göl kenarında büyük, havuzlu bir ev. Katılanların çoğu CS üyesi. Curitiba’daki üyeler ilginç bir şekilde birbirine bağlı, hepsi birbiriyle arkadaş. Partide Panda şahane kokteyller hazırlıyor ve ilk defa “caipirinha”nın tadına bakıyoruz ve çok beğeniyoruz…
14.03.2010 – Pazar
Curitiba’daki son günümüz. Dışarıda çılgınca yağmur yağıyor. Bugünü Panda ve Italyan Agnes ile gezerek geçiriyoruz. Panda bize hızlı bir Curitiba turu yaptırıyor. Önce Botanik Bahçesi’ne (Jardim Botanico) gidiyoruz. Yapay göller ve şık bir sera var burada. Serada ananasın yerde yetişen bir meyve olduğunu öğreniyoruz!!!
Jardim Botanico
Sonrasında Opera Arame’ye diğer adıyla Wire Opera’ya (Tel Opera) gidiyoruz. Tamamı metal ve camdan yapılmış bir bina burası. Mimar arkadaşlarımıza göstermek üzere bol bol fotoğraflarını çekiyoruz.
Opera Arame
Museu Oscar Niemeyer’a geçiyoruz. Burası 2 binadan oluşuyor. İkisini de Oscar Niemeyer yapmış fakat iki binanın yapılışı arasında 30 yıl var. İlki daha standart bir bina görünümünde. Binanın altında gençler toplanmış dans ediyorlar. Bizim yetenek sizsiniz yarışmasına katılsalar kesin kazanırlar Bu binanın arka tarafına da dev ahşap huniler koymuşlar. Onların içinde fotoğraf çekerken çok eğleniyoruz ve yeni binaya geçiyoruz. Bu binaya dikkat çekmeyen bir köprü ile geçiyoruz. Müze gölün içinde yükselen bir göz gibi. Fotoğraflarını görünce daha iyi anlayabilirsiniz. Murat’ın favori binalarından biri oluyor.
Museu Oscar Niemeyer
Müzenin parkından yürüyerek başka bir parka geçiyoruz. Burası da Bosque do Papa/Memorial Polones olarak geçiyor. Polonyalıların Brezilya’ya geldiği zaman yaşadıkları evleri restore edip park yapmışlar. Evlerden biri de Papa II. Jean Paul’e adanmış. İçeride Papa’nın Curitiba’ya geldiği zamanlardan fotoğraflar görüyoruz. Papa’yı görmeye milyonlarca insan gitmiş. Hatta sanırım tüm Curitiba oradaymış ki bütün sokaklar hıncahınç insan dolu.
Gezimizi tamamlayıp eve dönüyoruz ve 10 saat sürecek Foz do Iguaçu yolculuğuna hazırlanıyoruz.
Curitiba’da hava durumu: 2 gün güneşli ve 30 derece civarında, 1 gün yağmurlu ve sıcak.
***
Gülen & Murat
http://gulenvemurat.wordpress.com/2010/03/20/curitiba-brezilya/