MASAİLER :BİR AFRİKA EFSANESİ
Afrika gezimiz içerisinde en çok ilgimizi çekenlerde birisi de gerek Kenya ve gerekse Tanzanya’da gördüğümüz Masai köyleri. Çok ilgi çekici olan bu köylerde gördüklerimiz unutulmayan anılarımıza ekleniyor. Biz, Masaileri genelde Hollywood üretimi olan filmlerinden tanırız. Fazla da bir bilgimiz yoktur. Ama onların oradaki yaşantılarını, yaşadıkları köyleri görünce, onlarla beraber olunca Afrika için ne kadar önemli olduklarını anlıyoruz.
AFRİKA’NIN SEMBOLU: MASAİLER
Afrika’da birçok kabile olduğu bir gerçek. Ancak bunların hiçbirini diğerinden ayıramazsınız. Çünkü giysilerine, yaşayışlarına varıncaya kadar hep aynı giyiniyorlar. Bir tek istisna var; o da Masailer. Farklı yaşıyorlar ve farklı giyiniyorlar. Uzaktan bile olsa bir Masai köyünü ve de bir Masailiyi tanımak çok kolay. Giyinişlerinden tutun da köylerine kadar her şeyleri ile çok farklılar. Bu güne kadar bu şekilde yaşamış olmaları, onların geleneklerine ne kadar bağlı olduklarının bir kanıtı. Bu önemli farklılık nedeniyle dünyada çok tanınıyorlar ve Afrika’nın sembolü haline gelmişler.
Masai, Tanzanya ve Kenya sınırları içindeki Masai Mara bölgesinde sayıları yaklaşık 900.000 olduğu tahmin edilen, yarı göçebe hayat süren bir yerli halka verilen isim. Tanzanya ve Kenya’da ziyaret ettiğimiz köyler aynı özellikleri gösteriyor olmalarına rağmen, özellikle kadınların giysi ve süs eşyalarındaki farklılıklar dikkatimizi çekiyor. Her iki ülkede gördüğümüz Masai köylerini burada anlatacağım. Çünkü büyük bir farklılık yok.
İlk ziyaret ettiğimiz Masai köyü, Kenya’daki köy oldu. Masailer’in köylerine “kraal ” adını verdiklerini de bu gezilerimiz sırasında öğreniyoruz.
KENYA’DA MASAİ KÖYÜ
Bizi yolda karşılayan Masai delikanlısı doğru köylerine götürüyor. Köyün etrafı, çalılarla son derece basit bir şekilde yapılmış bir çitle çevrili idi. Aracımızdan indip köye doğru yürümeye başlıyoruz. Kapıda bizi bekleyen birkaç genç Masai erkeği daha var, ama çok geçmeden sonradan köyün kapısı olduğunu öğrendiğimiz aralıktan bize doğru bir çok renkli kıyafetleri ile Masai kadınlarının yürüyerek yaklaştığını görüyoruz. Çitin birkaç metre önüne gelince tek sıra halinde duruyorlar. Çok küçük çocukları olanlarının çocuklarını kucaklarında tuttuklarını yaklaşınca fark ediyoruz.
Bu görüntüye birkaç tane daha Masai erkeği de katılıyor. Kadınlar yaklaşık yirmi, erkekler ise on civarındalar. Bastığımız yer ilk bakışta toprak gibi görünüyor, ancak yere ayak basınca toprak olmadığını anlıyoruz. Bu resmen hayvan dışkısı, ama toprakla karışmış. Yumuşak bir zemin. Yadırgamak yok, ilkel ve doğal ortamdayız. Ne kadar ilkel şartlarda yaşadıklarını köyde biraz kalınca daha da iyi anlıyoruz. Bizler bir sıra, Masailer erkekli kadınlı bir sıra. Karşı karşıyayız. Sanki savaş düzeni aldık.
Kadınlar, mavi, sarı ve kırmızı renklerin hakim olduğu elbiseleri içerisindeler. Boyunlarında boncuklardan işlenmiş kolyeler taşıyorlar. Bunlara ilaveten yine renkli boncuklardan yapılmış bilezikler ve halhallar kadınların kıyafetlerine renk katıyorlar. Ancak en önemlisi delik kulakları ve bunlara geçirilmiş boncuklu kolyeler. Kadınların arasında sırtında çocuklarını taşıyanlardan bazıları zaten çocuk, ama anne. Kimisinin ayakları çıplak, kimisinde sandalet var. Bu sandaletlerin özelliği araç lastiğinden yapılmış olmaları. Bunları erkekler de giyiyorlar. Erkekler, kırmızı ağırlıklı giysiler içerisindeler.
Ellerinde efsanevi sopalarını taşıyorlar. Bu sopalar, Masai erkeklerinin vaz geçilmez aksesuarları. Onlarla bütünleşmişler. Onların da boyunlarında boncuktan yapılma kolyeler, kollarında bilezikler ve ayaklarında halhallar var. Hatta boncuklardan yüzük de yapmışlar. Yani rengarenk süslenmeyi çok sevdikleri her hallerinden belli oluyor. Benim en çok tuhafıma giden, bildiğimiz kapı anahtarlarını kadınların takı olarak boyunlarına asmaları. Hepsinin kafaları sıfır numara tıraş edilmiş durumda.
MASAİ ŞARKI VE DANSLARI
Şimdi kadınlar kulağa hoş gelen geleneksel Masai şarkıları söylemeye başlıyorlar. Rengarenk görüntüleri içerisinde, müziğin nağmelerine uyarak bulundukları yerde dans etmelerinin ortaya koyduğu görüntü doyumsuz. Biraz sonra erkeklerde, bu müziğe uyarak yukarı doğru zıplamaya başlıyorlar. İlk önce bir erkek, sonra iki, derken üç ve sonra hepsi. Onların hep beraber zıplamaları nedeniyle ortalık toz duman. Ama kimin umurunda. Bu muhteşem anı kaçırmamak için bir taraftan fotoğraf çekme telaşı içerisinde iken; bizim grubun kadınları Masai kadınları, erkekleri de Masai erkekleri arasına katılıp dans etmeye ve zıplamaya başlıyoruz. Serde erkeklik var. Onlardan aşağı kalmamak için biz de zıplamaya ve hatta onlar kadar yükseğe zıplamaya çalışıyoruz. Zıplıyoruz, ama onlar kadar yükseğe zıplamak imkansız. Karizmayı çizdirmemek için kısa kesiyoruz. Masailer ince, uzun boylu ve sportmen yapılı insanlar. Onlarla bu konuda yarışmak mümkün değil.
KÖYÜ GEZİYORUZ
Dans ve şarkılar bitiyor. Tüm kadın ve erkekler dar kapıdan geçerek köyün içine doğru ilerliyorlar ve gözden kayboluyorlar. Bizimle yalnızca bizi karşılayan Masai kalıyor ve köy hakkında bilgi veriyor. Köy yaklaşık onbeş haneli bir köy. Bu köydeki kadınların çoğu kabile reisinin karısı. Köyün etrafı yabani hayvanlar girmesin diye, çalılardan oluşan bir çitle daire şeklinde çevrilmiş. Tüm evler bu çalı sete yakın bir yerde inşa edilmiş. Köyün orta yeri geniş bir avlu olarak bırakılmış. Gece hava kararmadan köye dönen sürüler bu avluda toplanıyor. Tamamen güvenlik maksadıyla bu tertip alınmış. Dışarıdan içeriye doğru birinci güvenlik duvarı çit, ikinci güvenlik duvarı evler.
KÖYDE BİR EV
Köy kulübelerinin, küçük dal parçaları, çalılar, sığır dışkısı ve idrarının güneşte kurutulması sonucu elde edilen harçlarla hanımlar tarafından inşa edildiğini öğreniyoruz. Ne gariptir ki bu karışım hiç dışkı kokmuyor. Bir eve giriyoruz. Daha doğrusu girmeye çalışıyoruz. Çünkü giriş son derece dar ve alçak. Ancak çok çok eğilerek girebiliyoruz.
Ayrıca hemen eve girilmiyor. Kısa bir labirent var. Bunu da kendilerini vahşi hayvanlardan korumak için yaptıkları sonucuna varıyoruz. Neyse içeriye zorda olsa giriyoruz. Karanlık. Karşıdaki duvarda güneş ışığının içeriye birazcık girmesine olanak sağlayan bir delik mevcut. Ancak içerisini aydınlatmaya yetmiyor.
İlk girdiğimizde hiçbir şey göremiyoruz. Biraz sonra gözlerimiz alışıyor. İlk gördüğümüz, burasının son derece küçük bir oda olduğu. Gerçekte evin tamamı. Duvar tarafında karşılıklı, ağaç dallarından yapılmış, son derece iptidai iki karyola duruyor. Üzerlerindeki hayvan derisi ve kuru otları yatak olarak kullanılıyorlar. Birisinde anne ve baba, diğerinde çocuklar yatıyor. Kaç tane olursa olsun. Etrafta yemek pişirilecek ya da yenecek toprak kaplardan ve yataklar üzerindeki birkaç battaniyeden başka bir şey göremiyoruz. Odanın orta yerinde bir tarafı açık bırakılarak taşlar öylesine konularak yapılmış bir ocak var. Burada yemek pişiriliyor. Kullanılan yakıt ise, tezek. Bu kadar dar ve penceresiz bir alanda yemek pişirildiğini düşünün. Yemek pişerken burada dumandan dolayı ne kadar süre kalabileceğimi hayal dahi edemiyorum. Hele bir de yanan, tezekse.
NELER YİYORLAR?
Yemek olarak inek sütü, kanı ve et beraber pişirilerek yeniyor. Başka bir yemek çeşidi yok. Et de her zaman değil. Çünkü Masailerde inek kutsal bir hayvan, ama yenebiliyor. Bırak bu evde yaşamayı, on dakika bile kalmaya dayanamıyor ve kendimizi hemen dışarı atıyoruz. Köyün zeminin tamamı, inek dışkısı. Hava çok kuru olduğundan ve toprakla da karıştığından doğal olarak yumuşak ve rahat bir zemin oluşmuş. Tartan pist gibi(!). Bizi gezdiren Masai genci, diğer kulübeleri gezip gezmeyeceğimizi sorduğunda sadece hayır diyoruz.
ZAMANIN DURDUĞU YER
Bu köylerde zaman durmuş. Asırlarca evvel nerede ise şimdi de o vaziyetteler. Hiçbir teknoloji buraya girmemiş. Bu kadar geleneklerine bağlı bir toplum olduklarına göre daha giremeyecekmiş gibi görünüyor. Böyle bir yerleşim yerinin dünya üzerinde olabileceğine ancak görünce inanılır. Elektrik yok, televizyon yok, bilgisayar yok, yok, yok. Yok kelimesi, burayı hakimiyeti altına almış. Ancak sonradan kabile reisinin oğlu olduğunu öğrendiğim Masai’nin elinde cep telefonu gördüm.
ARSLAN VE MASAİ SAVAŞÇISININ KADER BERABERLİĞİ
Masaili rehberimiz Masai toplumunun ataerkil bir toplum olduğunu ve toplumunda yaşlı erkeklerin sözünün geçtiğini söylüyor. Toplumsal yaşantıyı genelde sözlü yasaların belirlediğini, resmi bir cezalandırma sisteminin olmadığını ve anlaşmazlıkların büyükbaş hayvan verilerek çözüldüğünü ilave ediyor. Yalnız hayvancılık ile uğraştıklarını ve tarım yapmadıklarını belirtiyor. Yediklerinin içerisinde hiç tarım ürünü olmaması, bunun bir delili.
Köy hayatında genç erkekler genellikle bütün gün sürüleri otlatıyorlar. Çok önceleri arslan ve diğer vahşi hayvanları avlıyorlarmış .Arslan ve Masai savaşçısı arasındaki beraberlik çok eskilere dayanan bir gelenek. Özellikle evlenmek isteyen genç Masai erkekleri mutlaka bir aslan kuyruğu getirmek zorundaymış. Bir Masai erkeğinin Masai savaşçısı olabilmesi ve evlenebilmei için bir arslan öldürmesi gerekliymiş. Birçok Arslan öldürerek efsaneleşmiş Masai savaşçılarının hikayeleri hala dillerden dillere dolaşıyor. Ancak hükümetle anlaşma yaptıktan sonar, bu adetlerinden vazgeçmişler, ama geleneklerine bu derece sıkı sıkya bağlı bir toplum için bu ne kadar doğrudur bilinmez.
KÖYÜN OKULU
Daha sonra köyün okuluna gidiyoruz. Okul denilen bina yine gördüğümüz kerpiç evlere benziyor, ancak daha aydınlık. Hiç bir okul teçhizatı yok. İçeride 15-20 kadar kızlı erkekli öğrenci var, ama kafaları sıfır numara traş edildiğinden kimin kız ve kimin erkek çocuğu olduğunu anlamak zor. Öğretmenleri bizi karşılayan Masaili delikanlılardan birisi. Bizleri görünce hepsinin gözleri pırıl pırıl parlıyor.
Yanlarımızda getirdiğimiz kalem ve şekerleri görünce bize doğru hücum ediyorlar. Bir anda eller havaya kalkıyor. Karmaşa. Olacak gibi değil. En uygun olanı, daha sonra dağıtmak üzere tüm şeker ve kalemleri öğretmenlerine vermek. Biz de öyle yapıyoruz. Ortalık da sakinleşiyor. Hepsi birer afacan. Çok sevimliler. Ancak sınıfın, programına devam etmesi lazım. Bu kadar ara yeter diyerek öğretmenleri onları sınıfa sokuyor. Çocukların hepsinin yüzünde yuvarlak bir yara izi dikkatimizi çekiyor. Nedeninin, çocuklar üç yaşına bastıklarında Masai kadınları tarafından yuvarlak şekilli bir demirle Masai kabilesi’ne mensup olduklarının anlaşılması maksadıyla yapıldığını öğreniyoruz. Bizim için son derece ilkel görünen bu geleneğin onlar için ne kadar önemli olabileceğini de anlıyoruz.
ALIŞVERİŞ VE AYRILIK
Köydeki son faaliyetimiz, köy kadınlarının kendilerinin yaptıkları ve üzerlerinde taşıdıkları takıları sattıkları alana gelmemiz ve burada alış veriş yapmamız oluyor. Son derece basit olarak yapılmış bu takılardan köye faydamız olsun diye alıyoruz. Sonunda da köyden ayrılmak için köyü çevreleyen çitin dışına çıkıyoruz. Araçlarımıza binmeden evvel köyün kadın ve erkek tüm fertleri gelerek bizi uğurluyorlar. Bu uğurlama töreninde de karşılama töreninde olduğu gibi şarkılar söylüyorlar ve erkekler de havaya doğru zıplıyorlar. Onlar köylerine doğru giderken, biz de araçlarımıza binip oradan ayrılıyoruz.
TANZANYA’DA MASAİ KÖYÜ
Tanzaya’da da safari arasında yolumuz üzerinde olan bir Masai köyünü de geziyoruz. Gördüklerimiz bire bir aynı. Her iki ülkede de Masailerin yaşam ve geleneklerine bağlılıkları konusunda büyük benzerlikleri inanılacak gibi değil. Yine aynı köyler, ufacık odalı kerpiç evler, aynı kıyafetler, boyunlara takılan yuvarlak ve uzun kolyeler, delik ve kolyeli kulaklar, aynı şarkılar ve zıplayan erkekler. Efsanevi sopalar. Görebildiğim tek farklılık boyunlara ve kulaklara asılan takılarda fazla renk kullanılmaması ve beyaz ağırlıklı olmaları. Bu köylerin arasında bu kadar mesafe olmasına rağmen gelenek ve göreneklerin, yaşam ve beslenme tarzlarının tıpa tıp benzemesi, bu insanların geleneklerine ne kadar bağlı olduklarının göstergesi. Bu da, onları dünyada çok özel bir yere koyuyor.
Burada da Masailerin yaptıkları danslara katıldık ve havaya doğru zıpladık.
Bir başka yazımda buluşmak üzere hepinize saygılarımı sunarım. Hoşça kalın.
Kaynak: turizmhaberleri.com