Bu sefer genel formatın dışında gittim, gördüm, yedim, içtim ve yazıyorum şeklinde bir makale ortaya çıktı. Bu tür makaleleri yazmayı pek sevmiyor olsam da “Kıyı Kıyı Anadolu” seyahati hazırlıklarından bunaldığım bir zamana denk gelmesi mutluluk verici oldu. Aylardır kapandığım dört duvardan uzaklaşıp Bodrum Akyarlar‘da keyifli bir haftasonu yaşadıktan sonra olan biteni aktarmak istedim.
Geçen haftasonu Uzak Rota‘nın kurucusu sevgili dostum Gökhan’ın hazırladığı “Gezenti Haftasonu” etkinliği ile Bodrum’a gitme fırsatı buldum. Bir çok blog yazarı arkadaşla birlikte Bodrum’u gezdik, Karaincir plajı ve Akyarlar’daki harika lezzetleri keşfetme fırsatı yakaladık. Tarih, keyif ve birbirinden harika lezzetlerle dolu bir haftasonu için Bodrum’dan daha iyi bir yer düşünemiyorum.
Bodrum Kalesi
Cumartesi sabahı biraz gecikmeli de olsa arabayla yola çıkıp İstanbul’dan gelen blog yazarı arkadaşlarla Bodrum kalesi önünde buluştuk. Kaleye girmek için ya müzekartınız olmalı ya da 20 Tl giriş ücreti ödemelisiniz. Tam da böylesine yüksek ücretler ve müzekart yoksunluğundan laf atıyordum ki İş Bankası kredi kartı olanların da müzelere ücretsiz girebildiğini öğrendik. Annemin kredi kartı bu sefer işe yaradı ve Bodrum Kalesi için bedava giriş biletim oldu.
Bodrum kalesini gezdiğimiz süre boyunca Ender bize gönüllü rehberlik yaptı. Eğlenceli anlatımı, detaylı bilgileri ve esprili yaklaşımları Bodrum Kalesi’ni neşeli kahkahalara boğdu diyebilirim.
1406-1523 yılları arasında inşa edilen St. Jean Şövalyeleri’nin kalesi, kare planlı, 180 x 185 m ölçülerindedir. İç kale içinde değişik ülke adları verilmiş kuleler bulunmaktadır. En yüksek kule deniz seviyesinden 47,50 m yükseklikte olan Fransız Kulesi’dir. Diğer kuleler İtalyan Kulesi, Alman Kulesi, Yılanlı Kule ve İngiliz Kulesidir.
Kale bugün Sualtı Arkeoloji Müzesi olarak kullanılmaktadır. Müze koleksiyonlarında bulunan eserler Türk hamamı, Amphora sergilemesi, Doğu Roma Gemisi, Cam Salonu, Cam Batığı, Sikke ve Mücevherat Salonu, Karyalı Prenses Salonu, İngiliz Kulesi, İşkence ve Katliam Odaları ve Alman Kulesi’nde sergilenmektedir.
Bodrum Kalesi içinde çocukluğumdan beri favorim İngiliz Kulesi’dir. Bodrum’a her gittiğimde özellikle İngiliz kulesini görmek için Bodrum Kalesi’ne mutlaka uğrarım. İngiliz Kulesi, eski çağları aratmayan dekoru, hafif karanlık ortamı ile kapısından girdiğiniz anda sizi tarihte bir seyahate çıkarır.
Bodrum Merkez ve Akyarlar
Bodrum Kalesini köşe bucak gezdikten sonra kıyı boyunca biraz yürüyerek serbest vakit geçirdik. Tabii ki her zaman yaptığım gibi bu sefer de ara sokaklarda kaybolup fotoğraf çekmeden olmazdı. Bodrum’un turistik tarafı merkez caddesi üzerinde hayat bulur. Buradan ara sokaklara girecek olursanız gerçek Bodrum’un güzelliklerini yakalayabilirsiniz.
Bodrum merkezi dolaşıp biraz dinlendikten sonra, grubu misafir etmeyi kabul ederek harika bir incelik gösteren Sunny Garden Nilüfer Otel‘e gidip odalarımıza yerleştik. Odalar hiç beklemediğim kadar keyifli ve ev rahatılığında düzenlenmiş. Hakim turkuaz rengi, ahşap otantik mobilyalar ve balkonunda harika deniz manzarası ile bir otel odasından fazlasını sunuyor.
Yeni sezon için son hazırlıklarını yapan otel Bodrum’un en güzel yerlerinden olan Akyarlar’da, Karaincir plajına sadece bir kaç yüz metre mesafede bulunuyor. Otelin işletmecisi Adviye hanım bizi öylesine sıcak karşıladı ki gerçekten de kendimi evde hissettiğimi söyleyebilirim. Otele geldiğimizde etrafta dolaşan kediler dikkatimi çekmişti. Bunların hikayelerini Adviye hanımdan dinledikçe mutluluğum artıyordu. Gerçek bir hayvansever olan Adviye hanım bu durumu aynı şekilde işlettiği otele de taşıyarak “Evcil Hayvan Dostu Otel” işlettiğini gurur ve mutlulukla belirtiyordu. Evet, gerçekten de Sunny Garden Nilüfer Otel evcil hayvanları da otele kabul ediyor.
Meşhur Karaincir plajından sadece 250 mt. uzakta bulunan Sunny Garden Nilüfer Otel Turgutreis’e 8 km., Bodrum’a 19 km. ve havalimanına 1 saat mesafededir. İsteğe bağlı olarak havalimanı transfer hizmeti veren otele Bodrum merkezden Akyarlar minibüsleri ile de çok kolay ulaşabilirsiniz.
Yolu Sunny Garden Nilüfer Otel‘e düşenlere tavsiyem sadece burada tadabileceğiniz Egemen’i denemeniz olacaktır. Menemen’in yumurtasızı ve Güney Ege versiyonu diyebiliriz. Günlük otlar ve peynirle servis edilen Egemen’in tadı her gün değiştiği için son derece dinamik bir lezzet.
Akyarlar’da Gastronomi
Akşam yemeği için otelin çok yakınında bulunan Bal Mahmut’un Yeri‘ne davet edildik. Karaincir plajında bulunan restoranda tabii ki rakı ve balığın tadına doyamadık. Ege kıyılarında bol mezeli, salatalı çipura yanında rakıdan daha iyi bir seçenek olabilir mi?
Restoranın sıcak atmosferi ve lezzetli yemeklerine sohbetler eşlik etti. Konu tabii ki seyahatti. Aşkın abinin anlattığı film gibi İsrail seyahati, Orhan ile Burçak‘ın üst üste 3 seyahatte kaybolan valizleri, benim Sırbistan anılarım ve daha bir çok ilginç yol hikayesi heyecanla paylaşıldı.
Gecenin süprizi ise kutlanan çifte doğum günü oldu. Doğum günü bahane, pasta şahaneydi. Doğum günü çocuklarına uzun, sağlıklı ömürler…
Havanın biraz serin olmasından dolayı içerde otursak da ara ara bahçeye çıkıp deniz kenarında sohbet etmekten de geri kalmadık. Gece güzel bir dolunayda Karaincir‘in sakin denizi kıyısında çok keyifli bir akşam yemeği yedik.
En güzel kahvaltı
Pazar gününün süprizi ise Adviye hanımın özenle hazırladığı deniz börülcesi oldu. Normalde kahvaltı için pek tercih edilmese de konu deniz börülcesi olduğunda gün, zaman gibi kavramlar anlamını yitiriyor. Son derece özenle hazırlanmış kahvaltı güne harika bir başlangıç sebebi oldu.
Pazar günü kahvaltı sonrası denize girenler, GoPro’yu yanlış ayarlayıp çok komik fotoğraflar çekenler, doğa yürüyüşüne çıkıp tepelerde mahsur kalanlar, otelde oturup tembellik eden ve çene çalanlarla vakit geçirdik.
Castello di Akyarlar
Öğlen yemeği için davet edildiğimiz Castello di Akyarlar da konumu, tarzı ve lezzetiyle her daim gidilecek yerler arasına not edildi. Yemekte sunulan el yapımı özel soslu spagetti ve tortellini lezzetiyle alkışı haketti. Sıcak bir ortam, harika lezzetler, muhteşem bir manzara için Castello di Akyarlar kesinlikle iyi bir tercih oldu.
Ve Sonuç;
Yılbaşından beri evde oturup yeni seyahat hazırlıkları, blog makaleleri, çeviriler derken nasıl da bunalmış olduğumu farkettim. Gökhan’ın bu güzel organizasyonu benim için gerçek bir can simidi görevi gördü. Dört duvar arasından sıyrılıp seyahat blogu yazan arkadaşlarla tanışmak, tanıdıkları tekrar görmek, Bodrum’u sezon başlamadan yakalamak, içten insanların davetleri ile harika sohbetler, anlar yakalamak, lezzetler tadmak büyük mutluluk sebebi oldu.
* Fotoğraflar için Damla’ya ve Ender’e teşekkür ederim.
Kaynak: Drummerlizard