Cumartesi sabah 9.30’da Ayvalık’tan kalkan gemi ile Midilli Adası’na geçiyoruz. Cuma gecesi otobüsle İstanbul’dan yola çıktık. Alibeyköy’den 22.30 da kalkan otobüs, 23.30 da Ataşehir’deki otogardan ayrıldı. Epeydir uzun yol otobüslerine binmemiş biri olarak yolcuğumuzun oldukça rahat geçtiğini söyleyebilirim. Zaten yorgundum,yol boyu güzelce uyudum.
Sabah 7.15’ te Ayvalık otogarına vardık. Limanın otogara çok yakın olduğunu öğrendik. Yolun karşısına geçip 200 m. kadar yürüyünce gümrük limanına varılıyor. Gemi biletlerimizi Perşembe günü internetten almıştık. Fakat limana gidince bileti erken almayı gerektirecek bir yoğunluk olmadığını gördük. Genelde insanlar biletlerini gemiye binerken alıyorlar. Midilli’ye iki firma gemi kaldırıyor. Turyol ve Jale Tur. Biz Jale Tur’dan aldık. Fiyatları aynı. Gidiş dönüş 65 TL (internetten alınırsa 60 TL). Dönüş gününü açık tutabilirsiniz. Dönüş için net bir gün belirtmenize gerek yok, biz öyle yaptık. Önce limanın karşısındaki Jale Tur yazıhanesiden biletlerimizi teslim aldık. Sonra kahvaltı için uygun bir yer aradık. Ayvalık merkezine doğru biraz daha yürüyüp askeriyeyi geçtikten sonra bir otel var. Güzel kahvaltısı olduğu anlaşılıyor. Fakat biz gittiğimizde henüz taze ekmek gelmemişti. Beklemek istemedik ve limana geri döndük. Limanda bir kafetarya var. Tost yapıyorlar,ayvalık tostu. Fazla seçenek yok. Tost pek güzel değildi ama idare ettik.
Saat 8.30 civarı pasaportta kuyruk oluşmaya başladı. Biz de sıraya girdik. Yaklaşık yarım saat sonra kontrolden geçmiştik. Gemiye bindik. Gemi dediğime bakmayın, 5-6 aracın sığabileceği ufak bir feribottan sözediyorum. Bizim feribotta 2 araç vardı. Feribot kalktığında saat 10’u geçmişti. Turyol gemisi de aynı saatlerde kalktı. O da İstanbul Boğazında çalışan Turyol motorlarının aynısı. Geminin en üst katına oturduk. Tatlı bir rüzgarla birlikte güneşlenerek Midilli’ye ulaştık. Yolculuk yaklaşık 1,5 saat sürüyor. Adada indiğimiz yerin ismi Mitilini. Adanın dünyaca bilinen asıl ismi ise Lesvos.
Midilli’de tekrar pasaport sırasına girdik. Bu taraf çok yoğundu, işlemler çok yavaştı. Sıkışık ve havasız bir alanda 40 dk kadar bekledik ve nihayet limandan çıktık. Mitilini limanında duty free var fakat sadece adadan çıkarken girebiliyorsunuz, adaya girerken alıverişe izin verilmiyor.
Adada motosiklet kiralamayı planlıyorduk. Kasklarımızı bile yanımızda getirmiştik. Doğrudan araç kiralama ofislerine yöneldik. Limanın çevresinde birçok var. Fakat çok azı motor kiralıyor. Kiralık motorlar da çok küçük ve eski motorlardı. Elle tutulur bir tane Honda innova bulduk. Bize iki motor lazımdı. Diğerleri çoğunlukla oldukça yıpranmış Çin motorlarıydı. Epeyce dolaştıktan sonra araba kiralamaya karar verdik. Günlüğü 38 Euro karşılığında bir Peugeot 207 kiraladık. Gördüğümüz motosikletler için de günlük 18 Euro istiyorlardı.
İlk önce adanın kuzey tarafına gitmeye karar vermiştik. Araç kiraladığımız yerden yol tavsiyesi aldık. Sahil tarafından değil, adanın içinden Kalloni üzerinden geçen yoldan gitmemizi önerdiler. Hedefimiz Molivos. Haritalarda çoğunlukla Mithymna olarak gösteriliyor. Molivos eski, Mithymna yeni ismi. Mithymna ismi cunta döneminde verildiği için halk Molivos ismini kullanmayı tercih ediyormuş. Yollar virajlı ve iniş çıkışlı. Dikkatli kullanmak gerekiyor. Trafik bizdeki gibi sağdan akıyor. Kıbrıs’taki gibi ters bir durum yok. Haftasonu olmasına rağmen yollar gayet sakindi. Haritada görülebileceği gibi adada iki tane iç denize benzer körfez var. Yolda bu iki körfezin de yanından geçtik. Görsel açıdan çok güzel olmakla birlikte yüzmek için pek tavsiye edilmiyorlar. Bataklık gibi çamurluymuş. Tabelaları takip ederek yolları bulmak mümkün. Tabelalarda Yunan harfleri ile birlikte Latin harfleri de kullanılmış. Biz aynı zamanda Google map üzerinden navigasyon da kullandık. Tatil boyunca çok işe yaradı. Ada yolları Google Map’te çok ayrıntılı olarak çizilmiş.
1,5 saat sonra Molivos’a ulaştık. Burası koni gibi bir tepeden denize kadar inen eski bir yerleşim yeri. Tepenin en üstünde heybetli bir kale var. Denizden yukarıda setüstü gibi bir yoldan ilerlerken arabayı parkettik. Otel araştırması için yürüyerek deniz kenarına indik. Yaz mevsiminde deniz tatili için deniz kıyısındaki otellerde kalınmasını tavsiye ederiz.
Molivos’ta iki farklı otelde iki gece kaldık. ilk günkü otelin adı Olive Press Apart Hotel. Eski bir zeytinyağı fabrikasıymış. Deniz gören balkonlu güzel bir odada kahvaltı dahil 60 Euro’ya kaldık (60€ Oda fiyatı,kişibaşı değil). Otelin geniş bir bahçesi, plajı ve havuzu var. Banyosu biraz eskiydi sadece.
İkinci gün bitişikteki Hotel Molyvos’a yerleştik. Burası da deniz kenarında, önünde çam ağaçlarının altında plajı olan bir otel. Fiyatı da aynı,60€. Yalnız,plajda şezlong parası olarak 2,5 € alıyorlar. Bizim pek hoşumuza gitmedi bu durum. İkinci gün kaldığımız Hotel Molyvos önceki otele göre biraz daha modern.
Yemek için limana gidilmesini tavsiye ederiz. Çok güzel tavernalar var. Deniz mahsulü ve Akdeniz mezelerini sevenler için yemekler gerçekten harika. Yediğimiz herşeyi çok beğendik. Sadece Molivos değil adada kaldığımız süre boyunca gittiğimiz her restorandan çok keyifle kalktık. Molivos limanında iki farklı yerde yemek yedik. ilkinin adı Octopus. Buraya bahşiş dahil 50 Euro verdik. Menümüzde Kalamar, ahtapot, yunan salatası, kızarmış peynir, midye,mezeler ve 20 cl ouzo vardı. Diğer yerin ismini hatırlayamadık ama limanın daha içine doğru ilerleyince cilalı ahşaptan masaların olduğu bir cafenin yanındaki meyhane/taverna olarak tarif edebiliriz. Burası önceki yere göre daha güzeldi. 3 amca çok güzel yunan müziği çalıyorlardı. Masamızda hemen hemen aynı şeyler vardı. Bahşiş dahil 40 € verdik.
Molivosta Kaleye doğru çıkan dar sokaklarda, birbiri ile içiçe küçük evlerin arasında gezinmek çok zevkli. Buralarda gezinirken harika bir çınaraltı restoranı ile karşılaştık. Karnımızı doyurmak için oturduk ve adada kaldığımız süre boyunca en lezzetli yemeği yedik. Burayı ara sokaklarda dolaşırken tesadüfen bulduğumuz için tarif etmek zor ama çektiğimiz bir fotoğraftan ismini bulmayı başardık. Tropicana Platanos, Facebook sayfaları da var. Çupra,karides,midye,kalamar,yunan salatası, mezeler,ouzo için 35€ verdik.
Otellerin ve plajların olduğu bölgede beach club türü güzel bir yer var. Latin müzikleri eşliğinde dans ediliyor. Hem gündüz hem gece uğradık. Bira içtik,tavla oynadık. Adada her yerde bulunabilen Mythos birasını beğenerek içtik,tavsiye ederiz. Barda küçük biranın fiyatı sanırım 4 euroydu. Marketten 1 € ya 50cl Mythos alabiliyorsunuz.
Molivos’ta deniz bizim kuzey Ege sahillerine benziyor. Plaj taşlık, deniz soğuk ve pırıl pırıl masmavi.
Üçüncü gün Molivostan ayrıldık. Adanın batısından sahilden güneye doğru ilerlemeye başladık. Önce Petra’ya uğradık. Burası çok tavsiye ediliyor ama bize ilginç gelmedi. Arabadan inmeden devam ettik. Anaxos Skoutarou’ya girdik. Burasını Palamut Bükü’ne çok benzettik. Adaya özel tarihi yerleşim vs. yok. Yolun alt tarafında plaj, üst tarafında pansiyon ve ufak restoranlar var. Deniz ve plaj kumluk.
Adanın en batı burnu Sigri’ye doğru devam ettik. Yollar dağların arasından döne döne inişli tırmanışlı devam ediyor. Sigri’yi tepeden iniliyor. Küçük ve eski bir kasaba. Çok ufak bir limanı var. Yine dar sokaklar,ufak ve şık evler. Hemen hemen hiç turist yoktu. Coğrafi yapısı ilginç, görülebilir. Fakat turistik bir yer değil. Deniz de pek cazip görünmüyordu. Gittiğimiz yolu da gözönüne alırsak değmez diyebiliriz.
Geldiğimiz yolu dağların arasında dolana dolana geri döndük ve güneye doğru devam ettik. Erasos diye bir yer çıktı karşımıza. Saptık içeri. Arabayı kasabanın girişindeki otoparka bıraktık. Otopark parasız. İçeri girince ufacık ama çok çok güzel bir tatil kasabası olduğunu gördük. Deniz kıyısında yani ilk sırada çoğunlukla restoranlar var. Oteller daha çok arka sırada. Yine de deniz kenarında bir otel bulduk. Balkonu denize doğru uzanan güzel ve temiz bir oda. Kasabaya giren yoldan denize doğru inerken sola dönüp en sona kadar yürüyünce deniz kenarındaki otelde kaldık(Surf Hotel). Oda fiyatı 40 €, fakat kahvaltı yok. Ufak ve mütevazi bir aile işletmesi. Oda gayet temizdi. Banyosu temiz ama oldukça basit. Rüzgar poyraz estiği için bu tarafta deniz çok sakindi. Plaj kumluk. Windsurf için çok uygun bir yer, zaten denizde bir sürü surfçü vardı. Otelin tam karşısında 15 dk lık yüzme mesafesinde ufak bir kayalık ada var. Hem görüntüsü hem yüzmesi güzeldi.
Yemek için, kaldığımız otelin tam zıt tarafına yani denize bakarken sağa doğru yürürken en sondaki yeri beğendik.(blue taverna) Bu sefer farklı olarak sardalya yedik, nefisti. Sahibi tam bir adalı, çıplak gezen, sakallı eğlenceli bir adam. Hemen hemen öncekilerle aynı hesabı ödedik. Gece eğlencesi için de sahilde müzikli içkili hoş yerler var. Erasos’u çok sevdik.
Sabah Erasostan ayrıldık. Daha güneye, Plomari’ye gitmeye karar verdik. Güneye ulaşmak istememize rağmen körfezi dolaşmamız gerektiği için Kalloniye doğru ilerledik. Kalloni adanın ortasında, yolların birleştiği büyük ve önemli bir yerleşim yeri. İç körfezlerden birisinde denize girilen bir kıyısı da var. Burayı da gördük. Göl kıyısı gibi. Daha çok yazlık evler ve sanırım merkezdekilerin kısa süreli kaçıp konaklaması için havuzlu güzel bir otel var. Kalloni’den güneye indik ve Plomari’ye ulaştık.
Plomari’ye nehir kenarından ilerleyen bir yolu takip ederek varılıyor. Yeşiller içinde serin tatlı bir yol. Plomari daha önce gördüğümüz yerlere göre daha büyük ve kalabalık bir yer. Kış nüfusun da yüksek olduğu anlaşılıyor. Kasabanın Mitilini’ye yakın taraflarında güzel plajlar var. Merkezi kayalık olduğu için denize girmek için pek uygun değil. Plajların olduğu tarafta deniz kenarında bir otel bulduk. Oda fiyatı 35 € verdik. Deniz gayet güzel, plaj ufak yuvarlak çakıl tarzı. Havlu üzerinde yatınca batmayan cinsten. Yemek için çok fazla seçenek var. Kordonda deniz kenarında bir masaya oturduk. Yine benzer bir menüye 35 € verdik. Kaldığımız yerden liman ve kordon bölgesi yürüyerek gidilecek bir mesafe değil, arabayla gittik. Fakat plajların olduğu bölgede de yemek için güzel yerler var. Akdeniz yemeklerinden oluşan günlük menüler çıkarıyorlar.
Plomari ouzo üretimi bakımından Yunanistan’ın en önemli bölgelerinden birisi. Yunanistan’daki ouzo üretiminin 60% ı burada yapılıyormuş. Türklerin en çok tercih ettiği Barbayannis markasının fabrikası Plomari’de. Fabrikanın bir müzesi ve satış mağazası var. Görülmesi gerekir. Adadan ouzo almak için en uygun yer bu fabrikanın satış ofisi. Çünkü hem çeşit fazla hem de fiyatları duty free den ucuz.
Ertesi sabah Ayvalık’a dönmek üzere 9.00 vapuruna yetişmek için Plomari’den ayrıldık. Plomari-Mitilini arası 30-40 dk sürüyor. Mesafe kısa olmasına karşın yollar çok dolambaçlı. Sabah vapurunu kaçırdık. Vapur kalkmadan 1 saat önce limanda olmak gerekiyor. Biz yetişemedik. Vapur henüz kalkmamış olmasına rağmen pasaport gişeleri kapanmıştı. Bir sonraki vapurun kalkacağı saat 18.00 e kadar yeniden araba kiraladık. Yarım günden az olmasına rağmen aynı araba için tekrar 38 € ödedik. Mitilini güzel bir liman şehri. Galiba adadaki en büyük yerleşim yeri. Yolları geniş. Trafik ışıkları, bankalar, fast food restoranlar falan var. Denize girmek için uygun bir yer biz göremedik ama aramadık zaten. Günübirlik gelip burada zaman geçiren birçok kişi olduğunu farkettik. Fakat biz Mitilini’de durmayı tercih etmedik. Tekrar güneye indik. Havaalanını geçtik. Charamida tarafındaki plajlara gittik. Buralarda orman içinde güzel koylar var. Yerleşim ve konaklama yeri görmedik. Sadece çam ormanının içinde bir çadır kampı gördük yoldan geçerken. İçine girmedik ama uzaktan güzel görünüyordu. İki plajdan denize girdik. Haritada ikisi de görünüyor. Plajda küçük büfeler ve ufak tesisler var. Daha uzak olan ikinci koyu çok beğendik. Biraz kalabalıktı ama çam ormanının eteğinde Fethiye koylarına benzeyen güzel bir yerdi.
Beşinci günün sonunda Mitilini’den vapura bindik ve Ayvalık’a döndük. Hava çok rüzgarlı ve deniz çok dalgalı olmasına rağmen yine açıkta oturduk. Gemide çok küçük bir araba alanı ve sadece bir araba vardı.
Adada isteyip de göremediğimiz tek yer Plomari’nin batısında kalan Vatera oldu. Vatera için plajlarının çok güzel olduğu söyleniyor. Burayla ilgili tanıklığa dayalı bir bilgi veremiyoruz maalesef.
İlgilenenler için başta bahsettiğim motosiklet kiralama konusunda ek birşeyler söylenebilir. Mitilini’de kiralayabileceğimiz uygun motor bulamadığımız için araba kiralamıştık. Oysa ki Molivos’a gidince gördük ki çok güzel kiralık motorlar ve ATV’ler vardı. Güzel motordan kastım, 250 cc lik japon scooterlar ve tek silindir japon cross/endurolar. Erasos’ta da durum aynıydı. Bu iki yerleşim yeri de Mitilini’ye göre çok küçük olmasına rağmen motosiklet kiralama olanakları daha yaygın. Motosiklet konusunda ısrarlı olanlar Mitilini’de aradıklarını bulamazlarsa, ada içindeki toplu ulaşım,otobüs vs araçlarla Molivos’a gidip motor kiralayabilirler.