Arnavutluk (İng: Albania. Arn: Shqipëri/Shqipëria, okunuşu Şkiperi), komünizm döneminde dünyanın en kapalı ülkelerinden biriydi. 50 yıl boyunca bu ülkeye tek bir yabancı girmedi ve tek bir Arnavut yurt dışına çıkamadı.
Makedonya’dan Arnavutluk’a geçiş biraz zorluydu, sıcak havada ıssız sınır yolunu yürüdüm. Sınır kontrol noktası basit bir kulübeden ibaretti ve bilgisayar yoktu. Herkesin ödemesi gereken 15 Avroluk ayakbastı parasını ödemedim, görevli polis Ankara Polis Koleji mezunuymuş, çaktırmadan benden almadı parayı.
Makedonya’dan zorlu bir yolculukla (minibüsle hudut, sonra yürüyerek geçiş, sonra taksi, sonra da dolmuş) Avrupa’nin en yoksul ve geri ülkesi Arnavutluk’a geldim. Sınıra yakın Pogradec‘den minibüsle ülkeyi doğudan batıya enine kat ettikten sonra Arnavutluk başkenti Tiran’a (İng: Tirana, Arnavutça: Tiranë) geldim. Küçükken okuduğum ansiklopedilerden belleğimde özel bir yer bırakan, hala komünizmin izlerini taşıdığını bilerek geldiğim bu kentteki ilk turum beni hayal kırıklığına ugrattı. Enver Hoca pek çirkinleştirmiş bu kenti. Merkezdeki kamu binaları dışında estetikten uzak, zevksiz ve kişiliksiz binalar, gri bir kent. Sivil mimarisi ülkem Türkiye ile çirkinlikte yarışır düzeyde.
Tiran Osmanlı İmparatorluğu döneminde Mullet köylüsü olan Süleyman Paşa (Sulejman Pasha, Sulejman Pashë Bargjini) tarafından 1614 yılında kuruldu. Süleyman Paşa o dönemde bir cami, fırın ve hamam inşa ettirdi. Tiran İslam ve Bektaşiliğin de yayılmasıyla Arnavultuk‘un din, sanat ve kültür merkezi haline geldi.
Arnavutluk başkentinde 20 Dolara güzel bir daire tuttum. 1 Dolara bir porsiyon biftek yedim. Arnavutluk para birimi Lek. Etrafta benden başka yabancı yok. İş saatlerinde kent merkezinde kimse yoktu, akşam piyasaya çıktılar.
Ülkenin en büyük müzesi olan Ulusal Tarih Müzesi (Muzeu Historik Kombëtar) 1981 yılında Arnavut mimarEnver Faja tarafından tasarlandı ve belediye binası yıkılarak yerine inşa edildi. Ön tarafındaki “Arnavutlar” adlı sosyalist-gerçekçi tarzı dev mozaik, İliryalılar’dan komünist partizanlara kadar Arnavutluk tarihinin gelişimini temsil ediyor. Sağ taraftakiler Osmanlı‘ya karşı bağımsızlık mücadesi veren silahlı kahramanlar. Mozaikte vatansever Arnavutlar tarih boyunca marş söylüyorlar. Komünist rejim çöktükten sonra ortada gördüğünüz kırmızı bayraktaki yıldız silindi.
Aşağıda gördüğünüz Arnavutluk Parlamentosu, 1920′lerde İtalyanlar tarafından inşa edildi. Arnavutluk’ta İtalyan etkisi yoğun. Göç etmek için birincil cazibe ve zenginlik umudu merkezi İtalya. Tarih boyu İtalyan etkisi Arnavutluk mutfağına, diline, kültürüne etki etmiş.
Arnavutluk Devlet Başkanı Enver Hoca “ülkemize kapitalistler saldıracak” paranoyasıyla ülkenin her yerine mantar gibi askeri koruganlar (İng: bunker) yaptırmış. Sağlamlığını denemek için bu koruganları tasarlamakla görevlendirdiği mühendis subayı, örnek olarak ilkini yaptıktan sonra içine sokup ağır bombardımana tutmuş. Adama bir şey olmamış, korugan sağlam çıkmış. Enver Hoca da bu küçücük ülkeye bunlardan 700.000 tane yaptırmış! Devir kapandı ama bunlar o kadar sağlam ki ne yıkılabiliyor, ne de sökülebiliyor. Bazen gençler bunları sevişmek icin kullanıyor, tam da “savaşma seviş” misali. İyi olmuş ama 700.000 tane fazla.
Tiran’dan minibüsle İşkodra‘ya gittim. Arnavutçası Shkodër veya Shkodra. Tarih kitaplarımızda adı geçen bu kent son derece yoksul, çirkin ve tozluydu. Burada köfte, pilav ve yoğurt yedim. Kasabadan Montenegro sınırına gidebilmek için ne yapmam gerektiğini öğrenmek için epey uğraştım. Neyse ki esnaf bana okumuş bir çocuk buldu. Sınıra en yakın köye giden minibüse bindim, az bir ücret farkı ödedim, adam beni sınır noktasına kadar götürdü.
Kaynak: Celebialper.com