Doğanın ayırdığı kıtaları birleştirmek isteyen insanın en güzel buluşları köprüler…
1. Le Viaduc de Millau / Fransa
Güney Fransa’da Tarn Vadisi boyunca uzanan Millau Viyadükü, Bilbao metrosunun tasarımını yapan İngiliz mimar Norman Foster’ın elinden çıkma. Paris’i Akdeniz’e bağlayan yolu kısaltan viyadük dünyanın en uzun köprüsü ünvanına sahip. En yüksek noktasında 343 metreye çıkan köprünün sütunlarının yüksekliği 270 metreyi buluyor. Bu uzunluğuyla Eyfel Kulesi’ni bile geride bırakan viyadükün yapımında bolca kullanılan çelik viyadükün transparan ve narin bir görünüme sahip olmasını sağlıyor. Sadece taşıt trafiğine açık olan viyadükün yapımında yüzlerce işçi görev aldı ve viyadük 3 senede tamamlanabildi. Empire State Building’den sadece 38 metre daha alçak olan viyadük 2004 yılından beri hizmette. Bu köprüden geçmek uçma hissine yakın bir duygu veriyor. Millau Viyadükü’nden geçmek aşağınızda uzanan vadiyi fotoğraflamak için en muhteşem fırsatsa da vadiye sis indiğinde bu pek mümkün olmuyor. Ancak bu sefer de mistik hatta hafif ürkütücü bir atmosfere tanık oluyorsunuz. Tıpkı bulutların üzerinde gidiyor gibi…
2. Ponte di Rialto / Venedik
Ponte di Rialto Venedik’teki Büyük Kanal üzerinde bulunan dört köprüden en eskisi ve şüphesiz en çok fotoğraflananı. 1255 yılında kereste kullanılarak inşa edilen Ponte di Rialto 1310’da çıkan bir ayaklanmada yandı ancak daha sonra yeniden inşa edildi. Ancak tekne gösterilerini izlemek isteyen çok sayıda Venediklinin aynı anda köprüye doluşması üzerine köprü ağırlığı taşıyamayarak yıkıldı. 1551’de Venedik’teki otoriteler köprünün yeniden yapılmasına dair teklifleri değerlendirmeye başladı. Ancak bu sefer köprünün taştan yapılması kesinleşti. Antonio da Ponte’nin tasarımını yaptığı ve 1591’de tamamlanan taş köprü tahta köprüyle aynı görünüme sahipti. Köprünün yapımındaki mühendislik son derece cesurdu, öyle ki mimar Vincenzo Scamozzi’nin de içinde bulunduğu bir grup mimar tarafından kesinlikle yerle bir olacak gözüyle bakılıyordu. Ancak köprü yüzyıllar boyunca ayakta kalmayı başardı ve Venedik’in mimarî ikonlarından biri haline geldi. Köprüdeki merkez sundurmanın her iki yanında yer alan üstü kapalı rampa bir dizi dükkana ev sahipliği yapıyor.
3. Charles Köprüsü / Prag
İlk adı Taş Köprü olan Charles Köprüsü, Prag’ın eski şehir merkeziyle Malá Strana’yı birbirine bağlıyor. Adını Çek Kralı ve Kutsal Roma İmparatoru 4. Charles’dan alan ve inşaatına 1357’de başlanan köprü aslında Vltava üzerinde bulunan ilk köprü değildi. Judith Köprüsü 1342 yılında çöktükten sonra şimdiki adıyla Charles Köprüsü olan bu köprünün yapılmasına karar verildi. Köprünün her iki ucunda da yükselen kuleler Charles Köprüsü’nün simgelerinden. Ancak bu kulelerden sadece Malá Strana’dakine çıkılabiliyor. Buradan şehrin görüntüsünün muhteşem olduğunu söylemeye gerek yok. Köprünün her iki yanına yerleştirilmiş 30 heykelin çoğu orijinallerinin birer kopyası. Aziz John Nepomuk heykeli bunlardan en ünlüsü. Turistlerin bu heykeli ellediğini görürseniz şaşırmayın zira heykele dokunmanın uğur getirdiğine inanılıyor. Köprüyü ziyaret etmek için en uygun zaman ise kesinlikle gün batımı. Bu vakitte Prag Kalesi gökyüzüne ve nehre muhteşem gölgeler düşürüyor.
4. Tower Bridge / Londra
Londra Kulesi’ne yakınlığı sebebiyle Kule Köprüsü ismini alan Tower Bridge, Thames Nehri üzerinde uzanıyor. Bir baskül ve asma köprü birleşimi olan Tower Bridge, Londra’nın en önemli sembollerinden. Yapımı 1886’da başlayan ve 8 yıl süren köprünün baskül kısmı iki kule arasında 61 metre, asma köprü kısmı ise her biri 82 metre uzunlukta. İki kule arasında, aşağıda bir araba yolu, yukarıda ise iki yürüyüş yolu bulunuyor. Kulelerin her biri 43 metre yüksekliğinde. Horace Jonesve Wolfe Barry tarafından tasarlanan köprü çoğunlukla, nehrin yukarı kısmında Tower birdge’den sonra gelen ilk köprü olan Londra Köprüsü ile karıştırılıyor. Köprünün bir de deniz trafiğine geçiş veren kanatları var. Mal taşımacılığının havadan değil de denizden yapıldığı zamanlarda son derece işlek olan Thames Nehri’ndeki deniz trafiğini aksatmamak için kanatlar günde yaklaşık 50 kez açılıp kapanırdı. Önceleri hidrolik sistemle işleyen kanatlar bugün elektrikli sistemle açılıp kapanıyor.
5. Széchenyi Lánchíd (Zincir Köprü) / Budapeşte
Adını, varoluş sebebi Kont Széchenyi’den alan köprü Macaristan başkentinin Tuna Nehri tarafından ayrılan Buda ve Peşt yakalarını bir araya getiren ilk bağlantı. 375 metre uzunluğundaki köprü 1849’da açıldı. 1839 yılında William Tierney Clark tarafından tasarlanan köprü, yapıldığı zaman bir dünya harikası olarak nitelendirilmiş ve ülkenin ekonomisinde ve sosyal hayatında önemli rol oynamıştı. 8 sene sonra köprüyü yapan mühendis Adam Clark (köprünün tasarımcısıyla akrabalığı bulunmuyor) tarafından Kale Tepesi altından bir tünel kazıldı. Bu sayede köprü Buda Tepesi’yle birleştirildi. Köprüyle, altından kazılmış olan tünel tamamen aynı uzunluğa sahip. Köprünün mesnetlerinde bulunan aslan heykelleri ise 1852 yılında eklendi. 1945 kuşatması sırasında Almanlar birçok avrupa şehrinde yaptıkları gibi burada da köprüyü yerle bir etti. Birkaç sene sonra köprü orijinal biçimine uygun olarak yeniden inşa edildi. Köprü önemli politik olaylara da sahne oldu. 1989’da özgürlük ve bağımsızlık isteyen Macarlar’ın protesto gösterilerine sahne olan köprü Macar özgürlüğünün de simgesi oldu. 2001 yılında Macar gösteri pilotu Péter Besenyei köprünün altından baş aşağı uçmuştu; bu hareket bugün Red Bull Hava Yarışları’nda standart haline gelmiş durumda. Köprüyle ilgili ilginç bir anekdot: Köprüyü süsleyen aslan heykellerinin dilsiz yapıldığı, bu yüzden de alay konusu olan heykeltıraşın kendisini köprüden Tuna Nehri’ne attığı rivayet edilir. Köprüyü ziyaret şansı bulursanız aslanların dili olduğunu yalnız biraz kısa kaldıkları için görünmediklerini fark edeceksiniz.
6. Ponte Vecchio / Floransa
Floransa’da Arno Nehri üzerine inşa edilmiş Ponte Vecchio, Eski Köprü anlamına geliyor. Köprü, uzunlğu boyunca sıralanmış dükkanlarıyla meşhur. Bu, ortaçağda İtalya’da ve birçok Avrupa ülkesinde sıklıkla rastlanan bir düzendi. Önceleri kasaplar tarafından işgal edilmiş dükkanlarda bugün hediyelik eşyalar, mücevherler ve sanat eserleri satılıyor. Köprüden İtalyan kaynaklarında ilk defa 996 yılında bahsedilmiş. Yani Ponte Vecchio adının hakkını verecek kadar yaşlı. Ancak bir sel sırasında köprü yıkılıyor ve yeniden taştan yapılıyor ancak bir sel daha geliyor ve köprüyü söküp götürüyor. 1333’e kadar defalarca yapılıp yıkılan, en sonunda 1354’te inşa edildiğinden beri ayakta olan Ponte Vecchio, İkinci Dünya Savaşı biterken geri çekilen Almanlar tarafından yıkılmadan bırakılan tek köprü. Ponte Vecchio’ya dair ilginç bir anekdot: İtalyanca’da iflas anlamına gelen ‘Bancarotta’ sözcüğü Ponte Vecchio’da doğmuş. Burada satış yapan her tüccarın bir tahta masası (banca) bulunurmuş, bu masaların üzerine dizdikleri ürünleri satmaya çalışan tüccarlar borçlarını ödeyemediklerinde askerler tarafından kırılırmış (rotta). Bir masası kalmayan tüccar da artık satış yapamaz ve iflas etmiş olurmuş.
7. Pont Neuf / Paris
İsmi her ne kadar Yeni Köprü anlamına gelse de, Pont Neuf Seine Nehri üzerinde halâ ayakta duran en eski köprü. Île de la Cité’yi yani Paris’in ortaçağdaki şehir merkezini nehrin hem sağ (Rive Droite) hem de sol kıyısına (Rive Gauche) bağlıyor. II. Henry, 1550’lerden itibaren Notre-Dame Köprüsü’nün yükünü kaldırması için Seine Nehri üzerine başka bir köprü inşa edilmesi gündeme getirmişti. Ancak köprünün maliyeti çok tutacağından inşaata ancak 1578’de başlanabildi. Bu Paris’te üzerinde ev taşımayan ilk köprüydü ve uzunca bir süre Paris’teki en geniş köprü olarak kaldı. Köprü, nehir üzerindeki benzerlerinden farklı olarak üzerinde ev bulundurmuyordu zira IV. Henry üzerinde evler olduğu takdirde Louvre’un görünüşünün kapanacağına karar vermişti. Krallığı dönemince Louvre’u genişleten ve daha da ihtişamlı hale getiren kral için bu kaçınılmaz bir önlemdi. Çevresindeki diğer köprülerden ayrılacak şekilde Yeni Köprü ismi verilen Pont Neuf’ün inşaatı III: Henry tarafından onaylandı ancak 1588’de din savaşları nedeniyle köprünün yapımına ara verildi. 1599’da inşaatına yeniden başlanan Pont Neuf, 1607’de kullanıma açıldı. Roma dönemi mimarisine bağlı kalınarak yapılan bol kemerli köprü yaya geçişine olanak veren kaldırımlarıyla da atlara ve çamura karşı korunaklı oluşuyla şehirde bir ilkti. Köprünün 1994’te başlayan renovasyonu 2007’de, açılışının 400. yılında tamamlandı.
8. Stari Most (Mostar Köprüsü) / Bosna Hersek
Neretva Nehri üzerinde uzanan ve sadece yürüyüşe açık Mostar Köprüsü, orijinal adıyla Stari Most, eski köprü anlamına geliyor. Mostar şehrinin iki yakasını bir araya getiren köprü 1993’teki savaşta yıkıldı ancak 2004 yılında yeniden yapıldı. 30 metrelik köprü iki ucundan da birer kuleyle (kuzeydoğuda Helebija ve güneybatıda Tara) korunuyor. Yapılması 1557’de Kanuni Sultan Süleyman tarafından emredilen köprü 9 senede tamamlandı. Bu tarihten önce nehri geçmek için pek de sağlam olmayan tahta bir asma köprü kullanılıyordu. Köprünün yapılmasıyla birlikte civardaki ticaret canlandı. 427 yıl yıkılmadan ayakta kalan köprünün yıkılması emri 9 Kasım 1993’te Hırvat Savunma Konseyi lideri Slobodan Praljak tarafından verildi. Praljak diğer savaş suçlarıyla birlikte bu tarihî köprüyü yıkma emri verdiği için de halen Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi tarafından yargılanıyor. Köprünün kemeri yöreye ait bir taş olan ‘tenelija’dan yapılmış.
Yaklaşık 30 metre uzunluğundaki köprünün 20 metre yüksekliğinde olması ve buna rağmen tek bir kemerle ayakta surması döneme göre ileri bir teknoloji ve zeka ürünüydü. Ancak daha önce benzeri görülmemiş bu ölçüde bir köprünün ayakta kalamaması halinde ölümle cezalandırılacağını bilen Mimar Hayrettin (Mimar Sinan’ın öğrencisi), bir rivayete göre, inşaatın bittiği gün cenazesine gider gibi hazırlanmış. Ancak köprü yıkılmamış ve Mimar Hayreddin’in tasarımı ve köprünün kusursuz inşaatı, destekler kaldırılacağı vakit köprünün yıkılacağını düşünen sultanı haksız çıkarmış. Köprü bugün dalış ve atlama platformu olarak da kullanılıyor. UNESCO ve Mostar şehrinin iş birliğiyle yeniden yapılan köprünün inaşaatında, bombalanıp suya gömülen kireçtaşları mümkün mertebe çıkartıldı ve inşaatta yeniden kullanıldı. Yeni köprünün açılışını ise Prens Charles yaptı.
9. Chapel Bridge / Luzern
İsviçre’nin Luzern kentinde bulunan Kapellbrücke Avrupa’nın en eski tahta köprüsü. Reuss Nehri üzerinde uzanan köprü 1333 yılında inşa edildi. Amacı şehri saldırılardan korumak olan köprünün büyük kısmı, içindeki 17. yüzyıldan kalan ve şehrin tarihini anlatan resimlerle birlikte 1993 yangınında hasar gördü, ancak aradan çok geçmeden yeniden yapıldı. Köprünün hemen yanında bulunan kırmızı tuğlayla örülmüş 43 metre yüksekliğindeki sekizgen biçimli su kulesi uzun yıllar boyunca işkence odası, zindan, hazine odası ve gözlem kulesi olarak kullanıldı. 204 metre uzunluğundaki köprü şehrin turistik mekanları başında geliyor.
10. Magdeburg Water Bridge / Magdeburg
Sadece Avrupa’nın değil tüm dünyanın en ilginç ve en güzel köprülerinden… Bir mühendislik ve tasarım harikası olarak adlandırılan bu akuadük, Elbe Nehri’ni Almanya’nın iki önemli kanalına, Elbe-Havel ve Mittelland’a, bağlıyor. İki kanal Magdeburg yakınlarında, nehrin karşılıklı kıyılarında bir araya geliyor ve Almanya’nın sanayi bölgesi Ruhr Vadisi’ne ulaşıyor. Dev bir banyo küveti görünümündeki köprü bir kilometre uzunluğunda. Mühendisler bu iki su yolunu birbirine bağlamayı 1919’dan beri hayal ediyordu, köprünün yapımına 1930’larda başlandı ancak İkinci Dünya Savaşı ve mali kriz nedeniyle köprünün yapımı durduruldu. Soğuk Savaş döneminde, ülkenin iki parçaya ayrılmasıyla köprü yapımı tamamen rafa kaldırıldı. 1990’da ülkenin tekrar birleşmesiyle köprü projesi yeniden gündeme geldi. Yapım çalışmaları 1997’de başladı ve 500 milyon €’luk maliyetle 6 yılda tamamlandı. Berlin’in iç liman ağını Ren Nehri’ne bağlayan akuadükün yapımında 24 bin ton çelik ve 68 metreküp beton kullanıldı. Köprü ziyaretçilerin dolaşımına açık ve üzerinde bir otopark, bisiklet ve yürüyüş yolu ve köprüyle ilgili detaylı bilginin bulunduğu panolar yer alıyor.
11. Ponte dei Sospiri / Venedik
İç Çekme Köprüsü anlamına gelen Ponte dei Sospiri ilk bakışta son derece güzel, hikayesini öğrendiğinizde ise son derece hüzünlü bir köprü. Venedik’teki Dükler Sarayı’nı hapishaneye bağlayan köprü Rio di Palazzo üzerinde uzanıyor. Antonio Contin tarafından tasarlanan her yeri kapalı bu köprü tamamen kireçtaşından 1600-1603 yılları arasında inşa edildi. Köprüye bugünkü adı da 19. yüzyılda ünlü yazar Lord byron tarafından verildi. Rivayete göre müebbet hapse mahkum edilenler hücrelerine götürülmek üzere bu köprüden geçirildiklerinde Venedik’i son kez gördükleri için durup iç çekerlermiş. Ancak bu bilginin gerçeğe dayanmadığı, köprünün inşa edildiği yıllarda engizisyonun çoktan geçmişte kaldığı biliniyor. Bir efsaneye göre, gün batımında bu köprünün altında öpüşen aşıklar sonsuz aşkla ödüllendirilirmiş. Fransız şarkıcı Charles Aznavour ‘Que C’est Triste Venise / Ne Hüzünlüdür Venedik’ isimli parçasında bu köprüden bahseder. Ponte dei Sospiri, Pensilvanya’daki Allegenhy Eyalet Mahkemesi ile Pittsburgh eyalet hapishanesi arasındaki köprüye model teşkil etmiş.
12. Erasmusbrug / Rotterdam
Nieuwe Maas Nehri üzerinde bulunan bu modern Hollanda köprüsü, kentin kuzey ve güney kısımlarını birbirine bağlıyor. Tek direkli oluşu sebebiyle kentlilerin ‘kuğu’ adı verdiği köprünün yapımı 1996’da sona erdi. 808 metre uzunluğundaki Erasmusbrug’un güney ucunda, gemilerin geçişine olanak vermek için yapılmış bir baskül köprü bulunuyor. Son derece estetik görünümlü köprünün, hizmete açıldıktan hemen sonra kuvvetli rüzgarda sallanabileceği anlaşıldı, ardından köprü rüzgar kırıcılarla desteklendi. 2005 yılında, dünyaca ünlü DJ, Tiesto köprüde havaifişekler ve ışık gösterileri eşliğinde sahne aldı.
1 Comment
Çomarlarin 3. köprüsü neredeeee 🙂