Yazın bolca denize girdik, güneşlendik, dalga seslerini dinledik, ruhumuzu dinlendirdik; belki henüz vakit bulup tatil bile yapamadık ama farketmez. Kısa da olsa, uzun da olsa; tatillleri hep sevdik. Kışı özleyenlerden ve kayak tatilini sevenlerdenseniz; bu kış bir farklılık yapıp Bansko’da harika bir seyahat deneyimi yaşayabilirsiniz…
Türkiye’ye olan yakınlığı için de çok fazla tercih edilen, geçmişin izlerini, günümüze kadar taşımayı başarabilmiş sevimli kasaba Bansko; doğal güzellikleri, pistleri, tarihi zenginlikleriyle keşfedilmeyi bekliyor.
Burada geçirdiğim birkaç günü paylaşmak istiyorum sizinle. Bansko’da kayak takımlarınızı alıp, kaymaktan başka yapabileceğiniz şeylerin de olduğunu bilmelisiniz öncelikle.
1835 yılında inşa edilmiş tarihi Trinity Kilisesi, 30 metrelik yüksekliği ile kasabanın en göz alıcı yapılarından biri olan tarihi saat ve çan kulesini mutlaka görmelisiniz. Buradayken, tarihin bana ellerini uzattığını hissettim…
Pirin Dağları’nın etrafını sardığı Pirin Ulusal Parkı, UNESCO tarafından korunuyor. Bu parkta doğa sporları ve trekking yapabilirsiniz. Ben, fotoğraf makinemle doğayı ölümsüzleştirmeyi tercih ettim. Öyle güzel anlar yakaladım ki, kendim için küçük bir sergi açabilirim! Pirin Dağları’ndaki Vihren Tepesi’ne doğru gidildiğinde ise, 5 farklı krater gölü görülüyor. Burada trekking turuna katılıp, bu göllerin etrafını turlamanın keyfi paha biçilemez, benden söylemesi!
Bulgaristan’ın kaşar ve kaşkaval peynirleri kadar leziz şarapları da meşhur. Ben bu yerel lezzetleri ‘‘Mehane’’ adı verilen geleneksel Bansko tavernalarından birinde denedim ve hayran kaldım. Peynirin her çeşidine aşık olan ben, daha önce hafızama kazınan lezzetlere bir yenisini ekledim. Ayrıca buralarda bir şeyler atıştırırken, Bulgar müziği dinleme şansı da yakalayabilirsiniz.
Gördüğüm kadarıyla, Bansko’nun hemen her yerinde kafe, bar ve gece kulüpleri var. Harry’s Bar, harika kokteyller deneyip, bolca eğlenmeniz için yaratılmış bir yer. Gidin, dans edin ve eğlenmenize bakın!
Yerel lezzetlerden kaşkaval pane, fasulye çorbası ve kapamayı yemek için Voyvodata Tavern’i öneririm. Hepsi ayrı ayrı lezzetli. Ayrıca İtalyan usulü pizza canınız çektiyse ya da Mascarpone keki, Victoria’da İstanbul’dakinin yarı fiyatına bulmanız mümkün.
Bulgaristan, dünyanın bir numaralı gül üreticisi. O yüzden buradan, gül özlü kozmetik ürünleri ve sabunlar almadan gitmemelisiniz. Son olarak, benim yaptığım gibi eve dönerken yağlı boya tablolar, heykeller veya el işleri gibi hediyelikler alarak sevdiklerinizi sevindirebilirsiniz. Şimdiden iyi tatiller!
Kaynak: Jabiroo