Son zamanlarda 11 konferansta bulunma fırsatına eriştim. Bu yoğun takvimde, havaalanında ya da uçakta beklediğim saatleri saymayı bile unuttum. Devamlı olarak müşterilerle konuşmak ya da programımı ilerletmek için yollardayım. En azından 3000’den fazla kişi, 20 ülke ve 4 kıta… Alaska’nın kuzeyini, Şili ve Peru’yu, Hong Kong ve Avrupa ülkelerini gezme fırsatı buldum.
Yeni gittiğim yerleri gezmenin zevkini çıkarırken, oraya ulaşma çabası her zaman beni mutlu etmiyor. Seyahatin ve özellikle de iş seyahatinin, insanların zannettiği kadar çekici bir hali yok.( First Class uçarsanız belki, o seviyeye ulaşınca onu da yazarım! ). İş seyahati için betimleyici kelimeleri düşündüğümde akılma yorucu, sinir bozucu ve kapalı alanda çokça beklemek geliyor. Çekici, seyahat için kullanabileceğim bir kelime kesinlikle değil.
Birisi bir şehir ya da ülke gezdiğini söyleyince sıklıkla “Şurayı da gördün mü ?” diye soruyorum. Ancak ne yazık ki iş seyahati sizi bilindik bir yola sokuyor: evden çık, havaalanına git, gideceğin yere uç, otele git, programını gerçekleştir ve bu ritüelin tersini yaparak eve dön. Çoğu zaman özellikle de yanımda ailem yokken çevreyi dolaşmak için çok az zaman kalıyor.
O kadar gittiğim yol ve yolda geçirdiğim onca saatten sonra size benim seyahatle başa çıkmamı sağlayan 5 ipucunu yazdım:
1) TSA Pre
TSA Pre’ye başvurarak kendi iş ve özel seyahatleri deneyimime sahip olmam altı yılımı aldı. Bu süreci daha önce tamamlamak isterdim. Bu izin ABD’deki havaalanlarına özgü ve güvenlik konrollerinden daha hızlı geçmeyi sağlıyor. X-Ray yok sadece metal dedektöründen geçiyorsunuz ve ceket ya da ayakkabılarınızı çıkarmanıza gerek kalmıyor.
Gerçi kadın ayakkabılarında özellikle de kadınların giymeyi çok sevdiği topuklu ayakkabılarda metal olduğunu öğrendim. Tabi TSA Pre’yi imzaladığınızda bu prosedürler çok daha hızlı bitiyor.
2) Ayakkabı Çantası
Yakın bir zamana kadar ayakkabı çantası kullanmazdım- TSA ile birlikte gelmek zorunda olan bir yenilik. Görevlilerin bıraktığı nottan eşyalarımın didik didik arandığını biliyordum. Ancak ne yazık ki ayakkabımın bir teki deforme olmuştu. Tabii ki aynı hatayı bir daha yapmayacağım. Böylelikle standart büyüklükteki bir ayakkabı kutusu bir dahaki yolculukta bavulumun içinde yer alacak bir başka gereklilik.
3) Güç
Sizin yaşamınız ve alışkanlıklarınız hakkınızda bir şey bilmiyorum. Ancak bildiğim bir şey varsa o da havaalanında elektronik aletleri şarj edecek yeterli sayıda yer yok. Herkes birden fazla elektronik aleti şarj etmeye çalışıyor. Bu yüzden endişesiz bir şekilde fişe yakın bir yere geçip şarj etmeyi ya da yere oturup kabloya zarar gelmeyeceğinden emin bir şekilde bilgisayarımı şarj etmeyi istemekten geçtim bile.
Yeni çözümümse 3 fiş girişi ve 2 USB portuyla Belkin akım koruyucu çoklu priz. Sadece cihazlarımı şarj edebileceğimin garantisini değil başkalarıyla paylaşarak yeni insanlara tanışmamı da garanti ediyor.
4) Valizi Hafiflet
Yıllar içinde öğrendiğim şeylerden biri de bavulu verimli kullanmak. Valizimi nadiren kontrol ederim. (ayakkabılarım zarar gördüyse çok sinir bozucu bir durum) . Seyahate çıktığım çoğu zaman bir sırt çantası ve bir de kolayca taşınabilen küçük bir valiz ( tekerli olandan çünkü yönlendirmesi daha kolay) tercih ederim. Güzel haberse kabin boy valiz kullanınca valizinizi beklemenize ve o hengamede kaybetme endişesine kapılmanıza gerek kalmıyor.
Oğlum ve ben sömestrda tatile çıktık. Bir haftalık tatil için yanımıza birer sırt çantası ve kabin boy valiz almamız yetti. Genelde, yolculuk esnasında en büyük ayakkabımı( bot ya da sneakers) giyerim ve lazım olursa diye bir en fazla iki çift daha ayakkabı alırım yanıma. Bunun haricinde her şekilde kombinleyebileceğim birkaç gerekli giyisimi alırım. Şimdilik bir iş arkadaşımın dediği gibi “ille de siyah, sadece siyah” düsturunu tam olarak kendime uyarlayabilmiş değilim. Ancak pek yakında böyle bir tarza bürünecekmişim gibi duruyor. Bunun dışında şampuan, sabun ve benzeri malzemeleri yanıma almıyorum çünkü oteller bunları zaten veriyor.
Bir dahaki sefere bir seyahatten dönünce çantanızı açın ve bir dahaki sefere yanınıza almamanız gereken şeyleri şimdiden belirleyin.
5) Sabır
“Yol Savaşçısı” ünvanını kazanmış olabilirim ancak bu ünvanı çok seyahat eden herkesin kazanabileceğini düşünmüyorum. Sabır bu konudaki anahtar kelime ve her seyahatseverin sahip olması gereken en önemli şey. Kapanmayan bir bavulu zorlayan bir yolcu (emin olun ne kadar zorlasanız da kapanmayacak ) ya da yürüyen merdivende önünüzde birden duran ve yolu tıkayan birisi ve yahut uçakta bir türlü koltuğunu bulamayan bir yolcu… Böyle bir durumda sabır sizin için anahtar kelime.
Derin bir nefes alın. Bilin ki uçak herkes binip kapı kapanana dek kalkmayacak. Başınızdan alevler fışkırması ise hiçbir işe yaramaz. Sinirlenmek yerine anlayışlı bir şekilde yardımcı olmaya çalışın. İşte o zaman yol savaşçısı olmaya hak kazandınız demektir.
Kaynak: Entrepreneur
Kapak Görseli: Reunitours
1 Comment
En önemlisi sabır sanırım. Yolların en büyük öğretisi.