Siyasi çıkarlar ve çatışmalar geride bırakıldığında, sınırlar ortadan kalktığında ilk anlayacağımız şey yerküremizin aslında ne kadar güzel olduğudur. Bir dünya vatandaşı olduğumuzda dünyanın ne kadar güzel bir yer olduğunu idrak etmemiz an meselesi. Bunu gördüğümüzde de bir dakika düşünmeden çantanızı hazırlayıp yola çıkasınız gelebilir. İşte yerküremizin bu muhteşem doğa harikalarını sizler için sıraladık. Umarız ki en azından bir çoğunu görme şansına hepimiz erişiriz.
Himalaya Sıradağları
(Fotoğraf: Joe Kurian)
Dağcıların ve dağcılığın mabedi Himalayalar. İnsanların ölümü göze alıp zirvelerine çıkmaya çalıştığı Himalayalar. En yüksek zirvesi 8848 m ile Everest dağıdır. 8000 metreden yüksek tam 14 tane dağa sahiptir bu alan. Himalayalar’ın bu kadar yüksek olmasının sebebi kıta hareketlerinin bu noktada çarpışması ve milyonlarca yıl içerisinde Himalaya sıradağlarını oluşturmasıdır.Bu nokta hala yılda 5 ile 10 mm arası yükselmektedir. Avrasya ve Hint- Avustralya plakalarının çarpışması çok yüksek bir baskı uygulamaktadır bu alana. Himalayalar, dünya’nın çatısı olarak dağcılık açısından ise çok çok önemli bir yere sahiptir. Reinhold Messner’in 14×8000 projesini başlatmasıyla ülkemizden Tunç Fındık’ın da dahil olduğu bir süreç başlamıştır. Dağcılar bu projeyi tamamlamak için yıllarını vermekteler. Ve bunu başarabilen çok az kişi bulunmakta. Umarız ki Tunç Fındık da onlardan birisi olur. Ayrıca Everest ana kampına da trekking turları düzenlenmektedir.
Patagonya, Arjantin
Muhteşem doğasıyla Patagonya, dünyanın en büyük buzullarından birine sahiptir. İlk keşfini, daha doğrusu batı dünyasını tanıtımını ünlü kaşif Magellan yapmıştır. Arjantin’in güneyinde bulunur. Genel olarak soğuk iklim hakimdir bu bölgeye. Ayrıca eşsiz manzaralar sunan yüksek dağlar ve sarp coğrafik şekiller de bulunmaktadır. Hayatta kalma mücadelelerine, yarışmaların da bir çok belgeselde ev sahipliği yapar.
Büyük Kanyon, ABD
(Fotoğraf: flickr.com/stevensmith1)Büyük Kanyon, ABD’deki en büyük ve en eski kanyonlardan birisidir. Güneşi n durumuna göre kanyonun içindeki kayalıkların rengi değişime uğrar ve güzel bir seyir yeri oluşturur. Colorado nehrinin milyonlarca yıl içerisinde kanyonu şekillendirmesiyle bugünkü halini almıştır. Milyonlarca yılda bu hale gelen kanyon ayrıca birçok fosilinde içinde kolayca bulunmasıyla geçmiş hakkında günümüze ışık tutar. Ve hatta yeni nesil bilim insanlarının yetişmesine de katkıda bulunmuştur.
Kutup Işıkları
(Fotoğraf: flickr.com/daggabilla/)
Genel olarak 60-72 derece kuzey ve güney enlemleri arasında görülür. Görüldüğü alanlardaki yerliler tarafından bir çok isimlendirmeye sahip olmuştur. Ve bir inanç kaynağı haline gelmiştir eski çağlarda. Tabi ki bugün böyle bir durum pek mümkün değil. Güneş ışınlarının yeryüzüne ulaşırken uğradıkları değişim sonucunda oluşan bir durumdur. Kuzeyde oluşan ışıklara aurora borealis, güneyde oluşan ışıklara ise aurora australis denir. Soğukseverlerin özellikle görmek isteyeceği bir yer olduğunu düşünüyorum.
Amazon Yağmur Ormanları
(Uçakla fotoğrafları çekilen, dünyanın geri kalanı ile iletişimi bulunmayan bir amazon kabilesi. Fotoğraf: iflscience.com)Öncelikle yağmur ormanını tanımlamak gerekirse, yağmur ormanı yıllık 1750-2000 mm gibi miktarlda yağış alan ormanlara denir. Tropikal bölgelerde bulunurlar. Amazon ormanları ise bunun en güzel örneklerinden birisidir. 9 ülke sınırının içerisinde bulunur amazon ormanları. Çok yüksek sayıdı çeşitli türlerdeki hayvana ve bitkiye ev sahipliği yapmaktadır. Ve gün geçtikçe yeni türler hala bulunmaktadır. Bilim insanlarına göre amazonlarda hala keşfedilmeyi bekleyen binlerce tür bulunmaktadır. Bu açıdan çok önemli bir yerdir. Bir diğer önemli olduğu konu ise dünya ile herhangi bir bağı olmayan kabilelelerdir. Amazonların derinliklerinde bulunan bu kabileler insanoğlunun en ilkel hallerini hala yaşamaktadırlar ve dış dünyadan tamamen kopukturlar. Uluslararası kurumlarca korunma altına alınmışlardır. Umarız ki sahip oldukları hayata devam edebilirler.
Vulcan Adası, Filipinler
(Fotoğraf: ifls.com)Bu ada hakkında bir şeyler yazmaya çalışırken içimden gülmek geliyor, tutamıyorum kendimi. Çünkü adayı veya adanın yerini tarif etmek insanın dilbilgisi sınırlarını zorluyor ve ben bu adayı bu listeye eklemesem içim rahat etmezdi. Ada, Filipinlerde bulunuyor. Bana kalırsa bu kadar değişik ve kendine özgü olma durumu az bulunur. Çünkü Vulkan adasının tam tanımı: Luzon adasının içinde bulunan Taal gölünün içinde bulunan Volkanik adanın içinde bulunan Ana Krater gölünün içinde bulunan ada. İşte adanın yerini söylemek bu derece zor. Çevrede bolca volkan bulunmaktadır ve beklendiği üzere tam da jeolojik harerketlerin bol olduğu bir kıta çarpışma noktasında bulunur.
Sahra Çölü
(Fotoğraf: flickr.com/dkleinst/)Kendisi dünyanın en büyük çölüdür. Neredeyse içine bir Amerika Birleşik Devletleri sığabilir.Tam 11 ülkenin sınırları içerisine dahildir. Bundan da ne kadar büyük olduğunu anlayabiliriz. Binlerce yıl önce Sahra üzerinde nehirler, ormanlar bulunmaktaydı. Dünya’nın ekseninin kaymasından beri sıcaklık derecelerinin artmasıyla günümüzdeki haline ulaştı. Ve tahmin edeceğiniz üzere çöl denince aklımıza ilk gelen kum tepeleri burada bolca bulunmaktadır. Çok sıcak bir yerdir, denize yakın yerlerinde daha ılıman noktalar da vardır. Şahsen pek hazzetmeyeceğim bir yer. Antarktika mı burası mı deseler koşarak Antarktika’ya giderdim.
Angel Şelalesi, Venezuela
(Fotoğraf: flickr.com/lynx81)Venezuela’da bulunan Angel Şelalesi Dünya’nın en uzun şelalesi olma özelliğine sahiptir. National Geographic ekbinin yaptığı ölçüme göre 979 m yüksekliğindedir. Neredeyse 1 kilometre. Angel şelalesi öncesinde 20. yy’da keşfedilmiştir. Ama batı dünyasının tanıması ABD’li bir pilot sayesinde olmuştur. Kendisi değerli taş arayışına çıkarken kullandığı ile şelaleyi görmüş ve dünya’nın geri kalanına burayı haber etmiştir. Şahsen suyun düştüğü yerden çıkan gürültüyü düşünemiyorum çünkü yukardan gelen su 807 m boyunca hiç bir engel ile karşılaşmadan aşağı doğru düşer.
Kapadokya
(Fotoğraf: flickr.com/yvonnecheong)Ve ülkemizden uluslararası çapta iyi tanınan bir doğa harikası, güzel atlar diyarı Kapadokya. Özellikle asyalı turistlerin yoğun ilgi gösterdiği bir yerdir. Kapadokya hem doğal hem tarihi açıdan büyük öneme sahiptir. Hristiyanlığın ilk kiliseleri bu bölgede bulunur. Ayrıca rüzgar, yağmur gibi etkenlerin volkan tüflerini şekillendirerek oluşturduğu Peribacaları da burada bulunur. Ülkemiz açısından çok büyük bir öneme sahiptir. Balon turizmi de ayrıca çok etkin bir şekilde burada turizme katkı sağlamaktadır. Bölge kamp ve karavan konaklaması için gayet uygundur, ayrıca hosteller de bulunmaktadır.
Taş Ormanı, Çin
(Fotoğraf: uh.edu)Her ne kadar bu orman ağaçlardan oluşmasa da içinde bulunan kayalıklar gerçekten bir ağaç gibi. Taş Ormanı, Çin’in Shilin Yi eyaletinin, Yunnan bölgesinde bulunmaktadır. Başkent Kunming’e 90 kilometredir. Jeologlara göre taş ormanı tipik karstik özellikler barındırıan yer yüzü şekilleridir. Paleozoik dönemin, karbon döneminde bu alan tamamen denizmiş. Litosferdeki hareketlenmeler suyun geri çekilmesine yol açmış, ve kayaçları bu hale gelmesini sağlamış.Ve sürekli dış etkenlere maruz kalmasıyla bugünkü şekline ulaşmış bu orman.
Pulpit Kayası, Norveç
(Fotoğraf: flickr.com/thomas-grant)
Norveç’in sahip olduğu doğa insanı gerçekten etkiliyor. Ülkede dağlık alan çok, güney kesim biraz daha sıcak, kuzeye gittikçe dereceler düşüyor ve o muhteşem kar manzaraları ortaya çıkıyor. Burası da Pulpit Kayası( Preikestolen) denilen yer. Düşünsenize şurada kamp yaptığınızı, uyku tulumunu çekip şu manzaraya karşı uyuduğunuzu. Kim bilir yıldızlar ne parlaktır geceleri. Burası Güney Norveç’te, Lyse fiyordunda bulunan bir yer, kaya tam 600 m yüksekliğinde, aşağı bakmak cidden cesaret gerektiriyor.
Salar De Uyuni Gölü, Bolivya
Burası dünya’nın en büyük tuz göllerinden birisidir ve Bolivya’nın güneybatısında bulunur. Tuz üretiminin yanında turizm açısından da çok önemli bir yerdir. İçerisinde yaklaşık 100 yıllık trenler bulunmakta. Ayrıca zamanında savaş sırasında garnizonlar da burada bir süre bulunmuş. İnsanlar burada tuzdan otel yapmışlar. İçinde bir de ada bulunmakta ve bu ada kaktüslerle kaplanmış bir ada. Yakınlardaki bir mağarada da 3000 yıllık mumyalar bulunmakta.
Kristal Mağarası, Meksika
(Fotoğraf: National Geographic)Bu çok acayip yeri ilk defa National Geographic’de belgesel izlerken duymuştum ve hemen sonrasında belgeselini izlemiştim. Gerçekten büyüleyici bir yer, tesadüf eseri madencilerin bulduğu bir yer. Ama içeride 100 dakikadan fazla durulmuyor. İçerisi aşırı sıcak ve nem aşırı yüksek bu da insan vücudunun dayanamayacağı bir şey. Sıcaklık yaklaşık 58 derece ve nem ise %90 civarında. Burası Meksika’da, Chihuahua’da Naica maden alanında yerin 300 metre altında bulunmuştur. Bu kristal şekillerin çoğunlukla şeffaf alçı taşından olduğu anlaşılmıştır. Yaklaşık 500.000 yıllık zaman dilimin yeraltı suları, sıcaklık ve yer hareketleri sonucunda bu tip yapılar ortaya çıkmıştır.
Lauterbrunnen Vadisi, İsviçre
(Fotoğraf: flickr.com/kristaday)
Lanterbrunnen vadisi, İsviçre, Bern’de bulunan bir yerleşim yeridir aslında. Tabi ki vadi de adını bulunduğu yerden alır. Ve tarihi çok eski olan bir yerleşim yeridir. MS 1304’de, Roma imparatorluğunda Luterbrunnen olarak adı geçmiştir. Burası muhteşem dağ köylerine sahiptir. 2013 yılı itibariyle sadece 2439 kişi burada yaşamaktadır. İklimi genel olarak soğuktur ve bolca kar yağışlı günleri vardır, sonuçta yüksek ve dağlık bir alan.
Paria Kanyonu, Arizona
(Fotoğraf: flickr.com/brentc2)Buradaki yerşekilleri ise sanki bir ressamın, heykeltıraşın elinden çıkmış gibi. İnsan gerçekten hayret ediyor. Paria kanyonu, Güney Utah’da ve Arizona’da bulunmaktadır. Bryce Ulusal parkı sınırları içerisindedir. Colorado nehrinin yine şekillendirdiği yerlerden birisidir. Ne güçlü nehirmiş şu Colorado nehri. Kumtaşını adeta bir dalgaymışcasına şekillendirmiş, Buralarda yapılan en çok aktivite ise doğa yürüyüşleri ve tabi ki kanyon geçişleri. Şurada yürümeyi kim istemez ki.
Ha Long Koyu, Vietnam
Ha Long koyu gerçekten tam da yüksek bir yerden izlenesi bir manzaraya sahip. Koyda irili ufaklı bir çok ada bulunmakta. Yemyeşil adacıklar ve temiz su insanın içini ferahlatan bir görüntüye sahip. Eğer giderseniz tekne turlarıyla çok güzel kareler yakalayabilirsiniz. Adalar genel olarak karstik kireçtaşı özelliklerine sahip. 2000 civarı ada bulunmakta çeşitli büyüklüklerde. Adaların 20 milyon yıl gibi bir sürede yoğun yağışlı iklim ve dış etkenlerin sayesinde bu hale geldiği düşünülüyor. Ha Long koyunda 14 endemik bitki türü ve 60 endemik hayvan türü de bulunmaktadır.
Roraima Dağı, Venezuela
(Fotoğraf: dailymail.co.uk)
Roraima dağı Venezuela’da bulunmaktadır. En yüksek noktası Maverick Rock kısmıdır ve 2810 metredir. Onu özel kılan şey ise 400 metreden yüksek kaya duvarlara sahip olmasıdır. Dünyanın dört bir yanından kaya tırmanıcılarını kendine çekmektedir. Batılılar bölgeye ulaşmadan önce yerliler için ruhani açıdan önemli bir yermiş burası. Yakındaki Paraitepui köyünden rehber kiralanarak uzun süren yürüyüşlerle dağa ulaşılabiliyor ve istenirse zirvesinde kamp yapılabiliyor. Bambaşka bir deneyim olacağı kesin.
Moraine Gölü, Kanada
(Fotoğraf: flickr.com/wodjamiff)
Kanada’da Kuzey Amerika’nın tüm doğal güzellikleri rahatça görülebilir. Özellikle dağlık ve kutup ikliminin hakim olduğu yerler insanı gerçekten etkiliyor. Her türlü vahşi hayvanı da içinde barındıran bir doğaya sahip olması gerçekten cezbedici. Moraine gölü, Kanada’nın Alberta şehrinde Banff Milli Parkı sınırları içerisindedir. Genel olarak buzullardan beslenen bir göldür. Şunu diyebilirim ki buzullardan gelen suyun sesini hayatınızda en az bir kere duyun. Ben bunu Karadeniz’de yaşamıştım. Altınızdaki kayalara çarpan suyun sesi insanı gerçekten büyülüyor. İşte bu tarz sular da böyle güzel gölleri yaratıyor.
Maldivler
(Fotoğraf: flickr.com/davelau)Maldiv adaları 1200 adadan oluşur. Bunun yaklaşık 281 tanesinde yaşam vardır. Çoğunluğunda Maldivliler yaşar, bazı adalar ise şahıslara ait veya otel ada olarak kullanılmaktadırlar. Şahsen burada yaşamak istemezdin sıcak sevmeyen biri olarak. İzlediğim bir belgeselde çıkardığım sonuç ise bu ada topluluğunun keyfini sürenler sadece belirli zamanlarda gelip yaşan zenginler. Adalılar ise o kadar da hoşnut gözükmüyorlardı durumlarından. Adaların genel ekonomisi ise balıkçılık ve tabi ki turizm üzerine.
Büyük Resif, Avustralya
Büyük resif dünya’nın en büyük resif ekosistemidir. Canlı organizmaların oluşturduğu bir settir ve uzaydan bile farkedilebilecek düzeyde büyüktür. Kuzeydoğu Avustralya’da, Queensland açıklarından bulunur, aslında bir mercan denizidir. İngiliz denizciler tarafından 1770 yılında keşfedilmiştir, ve gemilerinde arıza çıkan gemiciler bir süre burada kalıp seyahatlerine devam etmişlerdir. Zamanında kaldıkları yer ise jeşfeden kişinin soyadını alarak Cooktown olarak adlandırılmıştır. Çok yüksek çeşitte canlının bir arada yaşadığı bir yerdir ama malesef insanoğlu nereye elini atsa kuruttuğu için burası da aşırı balıkçılık ve küresel ısınma yüzünden tehdit altındadır.
Kaynak: Geziko