Uzun yıllardır İtalya’da yaşamasına rağmen kilometreler ötesinden bize dokunmayı başarabilen gerçek bir sanatçı Ferzan Özpetek. Harem Suare, Hamam gibi kült filmleriyle bizi beyaz perdeye bağlamış, Serseri Mayınlar sayesinde İtalya’nın gerçek mücevheri olduğunu düşündüğüm Puglia Bölgesi’ni tanıtmıştı.
Özpetek’in filmlerindeki teknikler, senaryo ve çekimleri eleştirmek uzmanların görevi, ben yalın bir sinema izleyicisi olarak sanatçının her filminde keyif almanın, onunla birlikte yeni dünyalara gidebilme heyecanının çekiciliğine bakıyorum. Özpetek’in son iki filmi Serseri Mayınlar ve Kemerlerinizi Bağlayın – ki 14 Mart 2014′te Türkiye’de vizyona girdi- beni bu filmler ilgili farklı bir yönden etkiledi. Ferzan Özpetek bu filminde yine bizi Lecce’de bir yolculuğa çıkarıyor.
Lecce kentiyle aralarında karşılıklı bir aşk olduğunu dile getiren yönetmeni bu şehirde gezip, kafelerinde oturup, pazarlarında dolaştığınızda daha iyi anlıyorsunuz. Doğuda Adriyatik Denizi’ne, güneydoğuda ise İyon Denizi’ne kıyısı bulunan İtalya’nın güneyindeki Puglia, ülkenin henüz Avrupalılar tarafından pek fazla keşfedilmemiş bölgesi. Güneye doğru indiğinizde bölgenin tarihi kenti Lecce’yle tanışıyorsunuz.
2000 yıllık derin bir tarihi olan Lecce’nin mimarisinde, Barok stili hâkimiyeti şehre ayrı bir hava veriyor. Mitolojik karakterler, çiçek desenleri ve gösterişli motiflerle renklenen Lecce’nin Barok stili aynı zamanda eğlenceli bir görünüm kazanmış. Güneyin güneşi ve Akdeniz’in sıcaklığı kesinlikle Lecce’yi var eden binalarının duvarlarına işlemiş. Yapımında sarı taşın kullanıldığı binalarını, sevimli avlulara açılan dar sokaklarını gördükçe Ferzan Özpetek’in bu şehre neden bu kadar tutkuyla bağlı olduğunu anlıyorum. Kendine has, duru bir güzelliği olan Lecce aynı zamanda birçok sanat eserine ev sahipliği yapıyor, hatta bu eserlerin sayısı 95.000 nüfuslu bir şehir için o kadar fazla bulunmuş olmalı ki “Güneyin Floransa’sı” ünvanını almış. Lecce Tarihi Kent Müzesi – MUST – sadece 500 yıl öncenin eserleriyle değil çağdaş sanat eserleri ve düzenlediği sergilerle bütünleşen müze Lecce’nin bu ünvanı neden aldığını gayet güzel gösteriyor.
Lecce’de yaşayan insanlar o kadar sıcakkanlı ve samimi ki kendimi buraya ait hissederek, daha özgüvenli dolaşıyorum kahkahaların sardığı taş sokakları. Küçük meydanlara açılan sokaklarında gezerken bu masal tadında şehrin Ferzan Özpetek için neden vazgeçilmez olduğunu düşünüyorum: Güneşin sizi hep takip etmesinden mi yoksa baktıkça kendinizi gördüğünüz güler yüzlü Lecce insanlarından mı? Sanatına ve tarihine düşkün bir şehir olmasından mı yoksa hayatın dolu dolu yaşanmasından mı? Sanırım hepsi… Sant’Oronzo Meydanı’nda oturup soğuk bir şeyler içerken, günün her saati cıvıl cıvıl olan meydanın hareketliliğini tebessümle izlerken Özpetek’in sözleri kulağımda çınlıyor:
“Bir yere ait olup aslında her yere ait olmak çok güzel”.
Kaynak: Jabiroo