Geçtiğimiz yıllarda, bazı otellerin kendilerini, bulundukları görece geniş destinasyonlara açılan birer geçiş noktası olarak konumlandırmalarına yönelik kayda değer bir hamle gözlemlenmiş bulunuyor.
Zincir veya bağımsız otel işletmeleri, çevrimiçi düzlemde, ellerindeki personel ve konsiyerj ile yapabileceklerini, çeşitli seviyelerde arttırmayı düşünmeleri gerektiği görüşünü benimsemeye başlamış durumda.
Bu görüş özellikle, konuklara belirli bir destinasyondaki cazibe merkezleri, etkinlikler ve turlar için bilet arama ve rezervasyon yaptırma becerisini sunma konusunda düşünmeye odaklanıyor.
Unutulması ihtimaline karşı belirtmek gerekir ki; bu sektör, daha çok sayıda ürün tedarikçisinin online faaliyetlere başlamasıyla, önünde büyük bir potansiyel bulunan bir sektör olma özelliğini taşıyor.
Oteller bu bakımdan, konukların daha ne yapacakları üzerine düşünmeye başlamadan evvel, otele yerleşmeleriyle birlikte, destinasyon ürünleri için karar alma sürecinin en etkili noktası olarak anılan aşamasında bulundukları için önemli bir pozisyonda yer alıyor.
Oteller ayrıca, bu fırsatı sadece faaliyetlerine değer katacak bir hizmet olarak değil, bir yardımcı gelir kaynağı olarak değerlendiriyor.
Bu durum, yardımcı ürünlerin sadık birer hayranı olan havayolu şirketlerinin turları ve etkinlikleri gelir elde etmenin ilave bir yolu olarak geniş ölçüde benimsememiş oldukları ve sektörde, bir ticaret yapma seçeneği olarak oteller, araç kiralama ve sigorta firmalarının yanı sıra sektörde yer almadıkları sorusunu gündeme getiriyor.
Geçtiğimiz aylarda Phocuswright Europe konferansında konuşan Trekksoft CEO’su Jon Fauver, havayolu şirketlerinin; turların ve etkinliklerin, kendilerine müşterilere sundukları ürün portföyünün geneline neler getirebileceğini fark etme konusunda “neredeyse durgun denecek kadar yavaş” hareket etmiş olduklarını belirtti.
Yıllar içerisinde elbette, işbirliğine dayalı çeşitli çabalar söz konusu oldu (Örneğin; EasyJet, kısa bir süre önce web sitesindeki cazibe merkezi biletleri tedarikçisi olan Viator’ın yerine GetYourGuide ile anlaştı), ancak genel olarak bakıldığında, havayolu şirketleri turları ve etkinlikleri, yardımcı ürünlere dönüştürecek ürünler olarak değerlendirmemiş bulunuyor.
Bazı firmalar bu yönde girişimlerde bulundu ve daha sonra çabalarından vazgeçti (2000’lerin sonunda, EasyJet’in rakibi olan Avrupalı ekonomik havayolu şirketi Ryanair ve Isango) ve başka bazı firmalar, bunun gelecekte değerlendirebilecekleri bir fırsat olduğunu ileri sürüyor.
Yakın zaman öncesine kadar, cazibe merkezlerine yönelik satın alma işlemlerinin takviminin, uçuş bileti satın alımlarıyla senkronize olmadığı fikri etrafında şekillenen argüman doğruluk taşımış olabilir.
Ancak, havayolu şirketlerinin özellikle, gezginlerin belirli bir destinasyona olan yolculuklarının başında ve sonunda kritik bir role sahip olması ve düzenli olarak mobil uygulamalar ve e-postalar ile etkileşime geçmesi ile birlikte (uçuş çizelgeleri, biniş kartları, vb.) mobil platformlar bu perspektifi değiştirebilir.
Fauver, havayolu şirketlerinin “kendilerine bağlı bir kitleye”, detaylı profil verilerine (özellikle zaman içerisinde, düzenli olarak uçuş yapan yolculardan elde edilmiş) ve yolcuları, bir destinasyona vardıkları zaman satın alabilecekleri ürünlere yönelik ilgilerini çekebilecek tekliflerle hedefleme fırsatına sahip olduğunu belirtiyor.
Daha da önemlisi, havayolu şirketleri bunu, müşterilerinin dikkatine tamamen sahip oldukları anlarda – havalimanında, bulundukları yerden ayrılmadan önce ve gezginlerin ne yapacaklarını düşünüyor olabilecekleri sırada – gerçekleştirebilir.
Rezgo firmasının CEO’su Stephen Joyce bir adım daha ileri giderek, havayolu firmalarının, cazibe merkezleri gibi destinasyon hizmetlerini tanıtmak ve satışını yapmak için, uçuşlardaki eğlence sistemlerine yerleştirmekte oldukları gelişmiş teknolojileri ve bağlanırlığı kullanması gerektiğini ileri sürüyor.
Ancak tur ve etkinlik sektörü açısından, ürünleri birer yardımcı seçenek olarak benimsemenin önündeki, belki de en büyük engel, havayolu şirketlerinin süreçlerinde ve stratejik zihniyetinde yatıyor.
Fauver, havayolu şirketlerinin, odağın hala esas olarak “merkezde”, yani uçuş biletleri ve uçuşlara bağlı hizmetlerin (araç kiralama hizmetleri bağlı olmaksızın) satışlarında bulunduğu, “karmaşık ve yavaş ilerleyen işletmeler” olduğunu belirtiyor.