İstanbul, sürekli gelişen, değişen ve yeniliklerden asla yorulmayan koca bir dünya kendi içinde. Yeni yerler, yeni tatlar keşfetmeyi sevenler için İstanbul’un son zamanlarda açılan popüler adreslerini hazırladık.
1- Park Şamdan & The Bar
Les Ottomans Kuruçeşme’de açılan The Bar, Pazar brunchlarının, akşam iş çıkışı buluşmaların ve yemek sonrası bir şeyler içip, sohbet etmenin adresi haline geldi. Boğaz manzarasının mekanı daha da güzel gösterdiğini söylemek lazım! Park Şamdan’ın sadık müşterilerini bir araya getiren The Bar; yemek, bar ve lounge bölümünden oluşuyor. İstanbul elitlerini, iş adamlarını sık sık burada görebilirsiniz. The Bar’ın akşamın ilerleyen saatlerinde bir gece kulübüne dönüşmediğini belirtelim!
2- Emirgan Pizza
Her ne kadar son günlerde kapalı kapılar ardındaki küçük gece kulübüyle adını sıkça duysak da aslında Emirgan Pizza tipik bir İtalyan pizzacısı. Emirgan sahilinde, odun ateşinde pişirilen pizzaları, uzun barı, tabureleri ve dışarıda yer alan üç beş masasıyla fazla kalabalığı sevmeyen bir restoran. 25 çeşit Napolitan usulü pizzası ile Nutellalı pizza, tiramisu, bal kabağı kreması, yeşil fıstık ve ceviz pudra şekerli Pizza Panna Di Zucca’dan oluşan tatlı menüsüyle herkesin beğenisini kazanmış durumda. Pizza yemeyi sevenlerin, oyuncuların, müzisyenlerin, reklamcıların uğrak noktası Emirgan Pizza’ya akşamın ilerleyen saatlerinde giderseniz, birçok ünlüyü ve magazinciyi görmeniz mümkün!
3- Nopa Restaurant
Açıldığı günden beri Atiye Sokak’ın en gözde mekanı olmayı başaran Nopa’nın tasarımı Autoban’a ait. Hem şık hem de göz yormayan, dingin dekorasyonu Nişantaşı’nda fark yaratıyor. Günün her saatine uygun bir ambiyansı olan Nopa’ya ister öğle yemeğine, ister akşam yemeğine isterseniz yemek sonrası bir kadeh içki keyfine gidebilirsiniz. Nopa’nın menüsü sezona göre değişiklik gösterse de değişen menülerin ortak noktası yenilikçi bir yaklaşımı olması. Meşe odununda pişen etleri, kajun sosunda yengeç keki, avokado pancar salata denemeniz gereken lezzetlerden başlıcaları. Nişantaşı müdavimlerinin uğrak yeri olan mekanda özellikle 25 yaş üstü bir müşteri kitlesi var.
4- La Petite Maison
Dünyada Dubai, Londra ve Nice’ten sonra İstanbul Maçka Palas’ta açılan La Petite Maison, Fransız zerafetini Nişantaşı’na taşıdı. Sagrada Mimarlık’ın dekore ettiği restoranda Bedri Baykam’ın resimleri duvarları süslüyor. La Petite Maison’a adım attığınızda, restoranın mottosunu daha iyi anlıyorsunuz: “Tous célèbres ici”. Evet burada herkes kendini ünlü ve özel hissediyor çünkü buraya gelen tüm misafirler özenli giyimleri ve tavırlarıyla dikkat çekiyor. Geleneksel Fransız mutfağının yumuşatılmış yorumunu bulduğunuz menüde ‘tazelik’ her şeyden önemli; taze makarnalar, taze deniz ürünleri, taze etler sizi bekliyor. Öğle saatlerinde yöneticilerin tercih ettiği restoran şık ve güzel bir akşam yemeği yemek isteyen şehirlilerin yeni adresi.
5- Colonie
Kentsel dönüşümle birlikte İstanbul’un içinde sakladığı sanat, tasarım ve yemek kültürünü ortaya çıkaran Karaköy; her gün yeni açılan mekanlarıyla ilgi çekiyor. Açıldığı günden itibaren semtin sanatsal, bohem ve rahat kültürünü tamamlayan mekanın adı ise Colonie. Karaköy’ün eski değerlerini yok saymadan yarattığı dekoru hem kozmopolit hem farklı. Aydınlatmalarından objelerine, tercih edilen renklerden sandalyelerine kadar her detay Karaköy’ü tamamlıyor. Neo-bistro konseptini bizimle tanıştıran Colonie pizza, risotto, etleri kadar şarküteri bölümü ve gecenin ilerleyen saatlerinde içmesi daha da keyifli hale gelen kokteylleri ile kaliteli, şık ve konforlu bir mekan. Gazetecilerden tasarımcılara, oyunculardan beyaz yakalı yöneticilere ve İstanbul’dan keyif almak isteyen şehirli arkadaş gruplarına kadar geniş bir müşteri yelpazesi var. Güzel yemek, güzel sohbet ve keyifli bir ambiyans için Karaköy Colonie’ye yolunuz düşmeli.
6- Sivuple
Elmadağ Caddesi’nde tornacı ve tamirci dükkanlarının arasında onu hemen keşfediyorsunuz. Eski bir motorsiklet tamircisinden şehrin en trendy mekanı olmayı başaran Sivuple, alışılagelmiş kafe-restoran-bar algınızı değiştiriyor. Geniş bir yemek salonu konseptinde dekore edilen restorandaki her parçanın ayrı bir karakteri var. Her biri özenle aranarak bulunan eşyalar sayesinde Sivuple vintage ruhuyla kendine has eğlenceli bir ambiyans yaratıyor. Restoranın az ama öz bir menüsü var; sade menüsündeki her yemek leziz, özenle hazırlanmış. Menünün en zengin bölümü ise pizza bölümü! Sivuple’yi benzerlerinden ayıran en önemli özelliği ise mekanın sahiplerinin “kural” olgusunu sevmemesi. Burada yemek yedikten sonra hesap ödeyip kalkmak, kahve içip sonrasında yemek söylemek zorunda değilsiniz. Müşterilerin enerjisine ve taleplerine göre mekanın açık olduğu saatler bile değişebiliyor. Pazar brunchları kadar cuma-cumartesi akşamları DJ performanslarıyla da Sivuple; şehrin yenilik arayan gezginlerini, güzel müzik dinlemek isteyenleri ağırlıyor.
Kaynak: Jabiroo