Assos’u, Altınoluk’u, Edremit’i, Akçay’ıyla bilinen Kazdağları’nın keşfedilmeyi bekleyen bir yüzü daha var: Köyleri… Deniz yerine şelalelerin serinlettiği, gür ormanların gölgesindeki Kazdağları’nın en güzel köyleri Adatepe, Yeşilyurt, Zeytinli ve .
Kaz Dağları, sahil kasabaları kadar eteklerindeki yemyeşil köyleriyle de görülmeyi hak ediyor. Önceleri İda Dağı olarak anılan dağlara Kaz Dağları denmeye göçebe Türkler’in bölgeye gelişleriyle başlanmış. Yörük kültüründe önemli yeri olan kaz, İda Dağları’na yeni adını vermiş. Oksijen deposu Kaz Dağları, bu özelliğiyle tüm dünyada Alpler’den sonra ikinci sırada geliyor. Bölgede yetişen 21 bitki türü endemik kategorisinde yani sadece burada görülebiliyor. Kaz Dağı göknarı, bölgede koruma altına alınan endemik bitkilerden. Köylerde bu ağacın kozalakları çaya karıştırılıyor ve çay hoş bir aromaya kavuşuyor. Kaz Dağı köylerinde Kaz Dağı adaçayı verilen ve Latince adı ‘sideris trojana’ olan bitkinin yanı sıra Kaz Dağı çiğdemi, dağ lalesi, beyaz ve kırmızı şakayık dünyada başka hiçbir yerde göremeyeceğiniz bitkilerden birkaçı.
Yeşilyurt
Kaz Dağları’nın özgün mimarîsinin restore edilen evlerle korunduğu ve günümüze ulaştırıldığı Yeşilyurt, Kaz Dağları’nın en güzel köylerinden. Burada yörenin klasik mimarî yapıları olan taş evler var. Bir kısmı pansiyon, bir kısmı kafe, bir kısmı da konut olarak kullanılıyor. Yeşilyurt’ta büyük şehirlerden gelip yerleşenler kadar, köyün yerlileri olan yörükler de yaşıyor. Diğer adı Büyük Çetmi olan Yeşilyurt Köyü 90 haneli ve yaklaşık 200 kişilik nüfusa sahip. Büyük Çetmi ismi, köye köyü kuran bey tarafından verilmiş. İki kardeşten küçüğü ise abisinin kurduğu köyün karşısına Küçük Çetmi Köyü’nü kurmuş. Köyler, karşılıklı kuruldukları iki yamaçtan birbirine bakıyor. Büyük Çetmi yani Yeşilyurt, uzun yıllar Rum halkı ile Türkler’e ev sahipliği yapmış. Köyün alt mahallesinde Rum kiliselerinin temlleri yer alıyor. Bugün köyde göreceğiniz camileri inşa edenlerse Rum ustalardır. Mübadele sırasında Rumlar köyden ayrılmış, 1970’te de köyün resmî ismi Yeşilyurt olarak değiştirilmiş. Bugün geçim büyük ölçüde zeytincilikle sağlanıyor. Köydeki çam ağaçlarının nefis kokusu gelenleri büyülüyor. Yeşilyurt’u ziyaret ettiğinizde zeytinler kadar köylülerin yaptığı testi peynirinden ve sepet peynirinden de tadın.
Adatepe
Yeşilyurt gibi taş evlerden oluşuyor. Ancak burada yaşayanların neredeyse tamamı dışarıdan gelenler. Bu nedenle köyün evleri iyi durumda ancak sokakları bomboş. Adatepe’de görülmesi gerekenlerden biri Zeus Altarı. Köyün girişindeki tabelaya 10 dakikalık yürüyüş mesafesinde olan Zeus Altarı’nın manzarası nefes kesici. Gargaran Tepesi’ne konuşlanmış altardan baktığınızda bir tarafta Edremit Körfezi, diğer tarafta Midilli Adası’nı görüyorsunuz. Mitolojide Zeus’un, Truva Savaşı’nı buradan izlediği söylenir. Antik Yunan döneminde yerli halk buraya, savaşlarda galip gelmek; kuraklıktan, hastalıktan kurtulmak, bereketli ürün almak, felaketlerden korunmak gibi istekleriyle gelir ve tanrılara kurban sunarmış.
Zeytinli Köyü
Zeytinli hem bir sahil beldesi hem de bir dağ köyü. Belde, denize girmek için, komşu Edremit ve Akçay’dan çok daha sakin ve huzurlu bir alternatif. 2005’ten beri bir rock festivaline de ev sahipliği yapan Zeytinli Beldesi gün geçtikçe daha çok tanınıyor. Zeytinli Köyü içinse sahilden uzaklaşıp dağın eteklerine doğru ilerlemeniz gerek. Köyün en görülmesi gereken noktaları milli park içinde bulunan şelale ve doğal gölet. Akçay’ı geçtikten sonra karşınıza çıkacak Zeytinli tabelasını takip ederseniz Sutüven Şelalesi ve Hasanboğuldu Büveti’ne ulaşabilirsiniz. Burası tertemiz havasıyla düzenli bir piknik alanı. Yaklaşık 15 metreden dökülen Sutüven Şelalesi’ni dere boyunca takip ettiğinizde ise karşınıza akan suyun darbeleri sonucunda uzun sürede oluşmuş doğal bir havuz olan Hasanboğuldu Büveti çıkıyor. Hikayeye göre, Yörük kızı Emine ve ovalı genç Hasan birbirlerine aşık olur. Emine’nin ailesi bu aşka karşı çıkar ve kızlarını ancak bir şartla Hasan’a vereceklerini söyler. Hasan’ın Emine’yle evlenebilmesi için kırk okka tuzu sırtında obaya çıkarması gerekmektedir. Hasan, sevdiğine kavuşmak için tuz çuvalını sırtına alır ve yola çıkar ancak büvete geldiğinde gücü tükenir ve yere düşer. Tuzun ağırlaşmasıyla burada boğulur. İki gencin aşklarının hazin sonu büvete bugünkü ismini verir.
Tahtakuşlar
Tahtakuşlar Köyü’nde sizi ilginç bir gezi bekliyor: Tahtakuşlar Etnografya Galerisi. Burası emekli bir öğretmen olan Alibey Kudar tarafından kurulmuş ve 1994 yılında UNESCO ödülüne layık görülmüş. Galeride Yörük kültürünün gündelik kullanım objeleri ve Kazdağları’nın bitkileri sergileniyor. Dünyada sadece Kazdağları’nda yetişen 21 bitki türünden biri olan Kazdağı Köknarı’nın kozalaklarını buradan alabilir ve köylülerin yaptığı gibi demlediğiniz çaya katabilirsiniz. Burada görebileceğiniz objeler arasında geleneksel Türkmen giysileri, yün torbalar, kaz ayağı motifli para keseleri ve heybeler var. Türkmenler’in göç ederken Kızıldeniz’den topladıkları deniz kabuklarıyla süslenmiş bel bağları, nazarlıkları ve kısa saçlı kız çocularına takılan ‘belik’leri de görmek mümkün.
Bir Türkmen çadırı iskeleti yine müzede görebileceğiniz parçalardan. Ardıç ağacından yapılan bu çadırlar geçtiğimiz yüzyılın ortasına kadar kullanılmış, müzedeki örnek ise kavak ağacından. Müzenin aktar kısmında ise Kaz Dağları’nda yetişen otlar sergileniyor. Paketlenmiş bu otları satın alabilirsiniz. Sarıkız çayı, mor kekik, mersin yaprağı, zeytin otu, pelin, dağ nanesi, karabaş otu, defne, mentollü ada çayı, biberiye, sumak ve ıhlamur burada bulabileceğiniz bitkilerden.
1 Comment
Gittim, gördüm çok beğendim, hatta yazdım…
gezginanne.com/2012/11/tahtakuslar-koyu-ve-altnoluk.html