Dora Göksal, Uzak Rota sponsorluğunda Asya Turuna Devam Ediyor. Dora Göksal’a sorularınızı twitter.com/yoldatekbasina twitter adresinden sorabilirsiniz.
Nereden başlamalı, pek emin değilim. 2006 yılından bu yana aralıklarla, 2010’dan beridir de gidiş-dönüş uçak bileti için parayı her denkleştirdiğimde soluğu Uzak Asya’da alıyorum. Kişisel tarihim için bu gezi önemli, çünkü gezme fikri kafamda ilk belirdiğinden bu yana yazılıp çizilmemiş onlarca planın Asya’ya -şimdilik- ayrılmış son bölümündeyim. Proust’un bütün romanlarının aslında tek bir kitabın bölümleri olduğu gibi, bu gezi de dünyada benim için ilk romanın sonu olacak. Okuyup yazdıklarım, çektiğim fotoğraflar ve yoldayken biriken anılar tek bir kitabı ortaya çıkarma arayışından. Okuyucuya ne kadarını aktarabildiğim meçhul, fakat şu anda bir yandan Bangkok’un karanlığında yanıp sönen ışıklara bakıp, bir yandan da geçtiğim yerleri işaretlemeye çabaladığım bu yazıyı yazmak oldukça heyecan verici.
Bugün, bütün dünyayı sadece 40 saatlik bir uçak yolculuğuyla geçebilirsiniz. Ama günlerinizi, haftalarınızı ve aylarınızı doğduğunuz yerlerden çok uzakta ve size öğretilen dünyanın çok ötesinde geçirmek zannedildiğinden hem daha eğlenceli hem de daha öğretici. Bütün çabam oturduğumuz yerden anlayamayacağımız dünyayı kendimce anlamlandırmaya çalışmak.
Bu defa Malezya’nın kuzeyi ve güney Tayland’tan birkaç gün:
Butterworth ve Georgetown
Malezya otoyolları son derece bakımlı ve trafik akıcı. Yolda bir iki defa dursak da vaktinde Butterworth otobüs terminaline varıyoruz. Butterworth bir sanayi kenti, yani burada kalmaya değecek pek de bir sebep yok. Sırtçantamı kaptığım gibi feribotun yolunu tutuyorum. Feribot iskelesi otobüsün bizi bıraktığı yerin devamında. Birkaç dakika sonra önümdeki üç beş kişinin ardında, sıradayım.
Penang, büyük bölümü Pulau Penang ya da Pinang (yani Penang Adası)’ta yer alan Malezya’nın en küçük eyaleti. Georgetown da Penang’ın en büyük kenti. Ada, 13 buçuk kilometrelik Güneydoğu Asya’nın en uzun köprüsüyle Malezya yarımadasına bağlanıyor. Ancak otobüs ve tren seferlerinin son durağı Butterworth olunca, adaya geçmek isteyen yayalar için en uygun yol feribot.
Turnikeden geçip 25 dakikalık ufak bir yolculuğa başlıyoruz. Hava puslu. Solda köprü gözüküyor, sağımızda da limana yanaşmış çoğu Singapur bandıralı yük gemileri. Georgetown’da iskeleye ayak basar basmaz kalacağım hostele doğru yola koyuluyorum. Ucuz konaklama için adres Lebuh Chulia (Chulia Caddesi) ve yükünüz çok ağır değilse, 15 dakikalık bir yürüyüşten sonra odanıza yerleşebilirsiniz. Ben herhangi bir rezervasyon yaptırmadım ama Lebuh Chulia boyunca karşılaştığım sükunete de güvenerek boş ve ucuz bir yatak bulabileceğime olan inancım daha da artıyor. Önce rehberdeki Blue Diamond Hotel’i denemeye karar veriyorum ama yerinde Banana Boutique Hotel tabelasını görüp yeni bir yer aramaya başlıyorum. Çünkü binanın dışarıdan görüntüsü oda fiyatlarını ele veriyor. Biraz beride Stardust tabelası ve ufacık bomboş bir lobi. Dorm yok fakat şehre kıyasla uygun fiyatlar ve tertemiz bir oda. Vantilatörlü odalar 30RM, klimalılar için 10RM daha vermelisiniz.
Duşun hemen ardından fotoğraf makinemi kaptığım gibi birkaç katlı koloni tarzı binalar arasındaki dar sokaklara çıkıyorum. Bu sırada şehirdeki sessizliğin nedeninin haftasonu olması olduğu öğreniyorum. Cumartesi günü öğleden sonra, pazar günü ise tüm gün restoran haricindeki neredeyse bütün dükkanlar kapalı. Bu da Georgetown’da iki sakin gün geçireceğim demek oluyor.
Lebuh Chulia’dan ara sokaklara sapıyorum. Yolda arabadan çok motorsiklet var. Lebuh King’e dönünce Hindistan esintileri başlıyor. Bir yanda sari satan dükkanlar, diğer tarafta küçük ama gösterişli birkaç Hindu tapınağı ve tabi ki köri kokuları. Bir daire çizip yürümeye devam. Sokak adları ilgi çekici: Lebuh Buckingham, Lebuh China, Lebuh Armenian… Georgetown’da Anadoludan bir isim görmek bile merak uyandırıyor. Eyalet Çinli nüfusun en yoğun olarak yaşadığı bölge ama aynı zamanda Francis Light’in ilk uğradığı, İngiltere’nin Melaka körfezindeki ilk kolonisi. Haliyle Doğu Hindistan Şirketi’nin uzak limanlarından biri. Singapur ve Melaka’yı bu gezinin sonuna saklamışken, Georgetown’la başlamak, bu bakımdan önemli.
Akşam üzeri pus dağılıyor ve güneş batarken renkli binalar gözüme daha da canlı gözüküyor. Sun Yat Sen’in Kanton Ayaklanması’nı planladığı ve sonunda Çin Cumhuriyeti’nin kurulduğu sürecin başladığı evi geçiyorum. Ardından Masjid Kapitan Keling’i görüp odama geri dönüyorum. Gece tekrar çıkmak üzere olan biten hakkında bir şeyler karalıyorum. Yoldaki tezgahlardan gözüme hoş gelen yemekle karnımı doyurup Raggae Club’ta bir Jazz Birası (8RM) ile gece bitiyor.
Ertesi sabah ajanda yoğun. Hem adanın tamamını gezmek için motorsiklet kiralayacağım hem de bir sonraki gün Krabi’ye gitmek için bilgi alacağım. Krabi için hostelden bilet alıyorum. Ertesi sabah 8 buçukta Tayland için yola çıkacağım ama önce adayı gezmeli. Motorsikletim (scooter demek daha doğru) hazır, tek problem soldan akan trafik ve nemle kask yüzünden daha da artan sıcaklık.
Önce kuzeydeki, plajların olduğu Batu Ferringhi ve Teluk Bahang’a gidiyorum. Yol yaklaşık 15Km ve kıyı boyunca zigzaglarla ilerliyor. Korna sesine aşinayım ama 45Km hızla keskin bir virajı alırken dahi arkamda beni bekleyen onlarca araçtan hiçbiri korna çalmıyor. Penang trafiğe çıkmak için uygun bir yer. Plajlar sakin ve beklediğim kadar davetkar değil. Denizi Koh Phi Phi’ye bırakarak geri dönüyorum. Öğle yemeğinin ardından da Air Itam’a Kek Lok Si Temple’a doğru yola koyuluyorum. Aslında gidecek iki adresim daha var; Snake Temple ve Çin Balıkçı Köyü. Ama gün gözümde büyüyor ve tek yönlü sokaklarda bir müddet kayboluktan sonra bir yorgunluk birasıyla günü bitiriyorum.
Malezya-Tayland Sınırı
8’de aşağıya inmiş olmam gerekiyor ama ancak 15 dakika sonra hazırlanabiliyorum. Bizi Tayland’a götürecek minivan benden 10 dakika sonra geliyor. Şehirdeki 1 saatlik yolcu toplama faslından sonra, yoldayız. Alor Setar’a gelmeden kısa bir mola veriyoruz. Ardından sınırın hemen öncesinde şoför pasaportlarımızı topluyor ve ülkeye giriş kartlarıyla geri dönüyor. 10 dakikada sınırdayız, araçtan inip Malezya’dan çıkış için pasaportlara mühürler vuruluyor. Hepsi topu topu 5 dakika. Birkaç dakika sonra da Tayland Sadao sınır kapısındayız. Burada işler biraz daha uzun. Çünkü kapıda bir form doldurmam isteniyor. Arkasından yeniden arabaya dönüp Hat Yai’ya doğru yola koyuluyoruz. Artık Tayland’tayım ve bu gece Krabi’de uyuyacağım.
Hat Yai’de tren istasyonunun iki sokak ötesindeki bir tur acentasının önünde minivandan iniyorum. Yolun bundan sonrası başka bir araçla gidilecek ama araç bir saat sonra geliyor. Bu sırada biraz Tay Bahtı bozduruyorum. Sonra da yolun diğer yarısı başlıyor.
Krabi Town ve Koh Phi Phi
Krabi’ye günbatımından önce varıyoruz. 9 saatlik bir yolculuk, haliyle acıkıyorum. Hostele gitmeden eski iskelede kurulan tezgahlarda yolculuğun ilk ama son olmayacak Pad Thai’sini yiyorum. Karnımı doyurduktan sonra iskeleden bir sokak ötedeki hostellerden birine yerleşiyorum. Duştan sonra şehri turlama faslı. Krabi de aynı Georgetown gibi sakin birkaç gün geçirmek için birebir. Üstelik daha ucuz.
Ertesi sabah eski iskeledeki PP Family acentasından Koh Phi Phi (Phi Phi Adası) için bilet almaya gittiğimde saat 10’a 10 var. 10 buçuktaki feribota biletimi alıyorum ama artık yeni iskele kullanılıyor ve bir pikap 10 dakika içinde buradan bizi alacak. Hemen odaya dönüp çantamı sırtlandıktan sonra soluğu bu defa feribotta alıyorum. İki saat sonra da Phi Phi iskelesinde.
Meşhur The Beach filminin geçtiği ada burası. Aslında film iki adadan küçüğü Phi Phi Leh’te çekiliyor, bizimkisi Phi Phi Don. Küçük adada yerleşim yasak ve filmdeki gibi eli silahlı Tay çiftçiler yok. Phi Phi Don’da ise daracık birkaç sokakla birbirine bağlanan iki tepe ve bunların arasında alabildiğine ticarileşmiş bir yaşam var. Pizza ya da krosan yiyip, İngiliz biraları içerek, üstelik bunları burada bilfiil yaşayan batılıların dükkanlarında yaparak yaşayabilirsiniz. Ya da akşam plajdaki partilerde yerel halktan pek kimseyle muhatap olmadan da sarhoş olabilirsiniz. Harika plajlar ve tanışabileceğiniz onlarca başka gezer olsa da, Phi Phi bir turist adası.
Hakkında yazılıp çizilmiş onlarca farklı detaya tekrar vurgu yapmaya ya da benim yaptıklarımı anlatmaya gerek yok. İsterseniz hiçbir tura katılmadan Ton Sai’deki Monkey Beach’te denize girebilir ya da longtail denen Tay kayıklarıyla veya 20 dakikalık bir yürüyüşle bence adanın en güzel plajı Long Beach’te güneşlenebilirsiniz. Muazzam resort hotel’lerde de kalmanız mümkün, ucuz guest house’larda da. 200THB’ye (Tay Bahtı) yarım günlük “The Beach” turuna çıkıp Phi Phi Leh’teki doğal film seti Maya Koyu’na da gidebilirsiniz, yarım günlük veya haftalık kurslarla dalgıçlık sertifikası da alabilirsiniz. Mercan kayalıklarına dalmak, güneşlenmek, denize girmek, akşam partilere katılmak, yemek, içmek… Phi Phi’de aklınıza gelen deniz turizmi aktivitelerinin hepsini bulabilirsiniz.
Birkaç günün sonunda bu rutinden sıkılanlardanız, birkaç günlüğüne de olsa beyaz bir kumsalda güneşlenip turkuaz denizde kulaç atabilirsiniz. Sonrası gezi planınıza kalmış.
Ben sabah 9’daki Phuket feribotuna bilet alıp adadaki birkaç günlük curcunayı arkamda bırakıyorum. Phuket’te de benzerini bulacağımı bildiğim için hazırlıklıyım.
Gezmek bir tatil aktivitesi değil, başlı başına bir eylem. Tatil için sıcak denizlere inmek isteyenler böyle iki adayı (Phi Phi ve Phuket) Tayland’tan başka ülkede daha ucuza getiremez. Ama gezide uğranacak çok fazla durak var ve ben sonunda Bangkok’a doğru yola çıkıyorum.
Pratik bilgiler:
Krabi iskelesinde Pad Thai: 40THB.
Krabi’deki Good Dream Guest House’ta tek kişilik oda: 150THB.
Feribot biletlerini alırken pazarlık yapın.
Krabi Town-Koh Phi Phi feribotu: 250THB.
Koh Phi Phi-Phuket feribotu: 250THB.
Koh Phi Phi’deki Baan Khun Guest House’da dorm: 150THB.
Koh Phi Phi iskelesinden Long Beach’e longtail kiralamak 100THB.
Phuket-Bangkok 2. Sınıf otobüs bileti 518THB.
950ml Su: 7-10THB
Kaynak: Yolda Tek Başına