Tayland’a geldiğimizden beri merak ettiğimiz bir sürü kültürel, sosyolojik soru vardı kafamızda. Fakat dil sorunu ve Taylar’ın turistleri çok sevmemesinden ötürü bir türlü cevap alamıyorduk. Tanıştığımız bazı insanlardan ilginç şeyler öğrendik ama en çok Traveler’s Tales Guides: Thailand – true stories of life on the road, adlı kitaptan yararlandık. Gerçi bizim aldığımız kitap 1995 yılı baskısıydı. Bu açıdan kimi yerlerin ne kadar değişmiş olduğunu da gördük zaman içinde. Biz bulamamış olsak da daha güncel baskıları mevcut.
Bu serinin başka kitapları da var. Gezginlerin anlatımı ile.. Çok keyifli okuması. Kitabı, Chiang Mai’deki Gecko adlı bir kitapçıda bulduk. Gecko ile yanındaki kitapçılar harika ve ucuza ikinci el kitap satıyorlar, ne isterseniz var raflarda.
Her neyse, Tay kültürü hakkında öğrendiğimiz kimi bilgileri not etmişim. Notlarımın çoğu kitaptan, kimi de duyduklarımdan. İşte bana enteresan gelen bilgilerden bazıları:
Farang (beyaz ırk), Taylar Faranglar‘dan bahsederken, İngilizce karşılığı ”it’‘ olan kelimeyle hitap ediyorlar. “he“, “she” yerine. Her zaman güler yüzlü olsalar da, turistleri sevmiyorlar aslında. (Sebebini anlamak zor değil. Onlara göre bozulmuş olan bu ırk, ülkelerine gelip çıplak denize girerek, tapınaklara açık, kolsuz kıyafetlerle girerek, devamlı aceleci ve sinirli tavırlarıyla kültürlerine saygısızlık ediyor.)
Tayland’da tüm erkekler, hayatlarında en az bir kez rahip, yani monk oluyor. Bu büyük prestij. Monk olmadan önceki gece, rahip adayı herkesi yemeğe davet ediyor. Ama kendisi yemek yemiyor. Ertesi gün sabah erkenden tapınağa gidiyor, traş oluyor, giriş ritüelini tamamlıyor, sonra da rahip olarak kaldığı süre boyunca sabahları erkenden 5-6 gibi kalkıyor ve şehirde geziniyor. Halkın ikram ettiği yemekleri kabul ediyor, meditasyon yapıyor. Günlük yapılması gerekenleri yaptıktan sonra öğlen o gün için son yemeğini yiyor.
Turuncu rahip kıyafetleri, kendi içlerinde açık turuncu ve koyu turuncu olmak üzere ayrılıyorlar. Renklerin bir anlamı pek yokmuş. Çoğu kök boya ile yapılıyormuş ama özellikle koyu turuncu olanı orman rahipleri tercih ediyorlarmış. Çok değişik rahipler var. Aralarında eski eroinmanların olduğu ve günümüzde bu bağımlılığın tedavisinde diğer terapilere göre %80 daha başarılı bir tedavi sunan bazı tapınaklar var. Bir diğer enteresan rahip kabilesi Santi Asoke, tarım ile uğraşıyor (yani tüm Budist rahiplerin aksine ağır vücut işleri yapıyorlar) ve kesinlikle paraya dokunmuyorlar.
– İnançsız Tay yok gibi. Her evin, her hostelin ve işletmenin bahçesinde minyatür tapınaklar var. Bunların önüne her gün su, yiyecek ve tütsü bırakılıyor. Bunun sebebi, kötü ruhlara yemek ve barınak sunarak kendi evlerine gelmelerini önlemekmiş. Bu duruma en çok kuşlar seviniyor tabi.
– Kuzey Tayland’da 6 ana kabile var. Karen, Lisu, Lahu, Akha, Yao ve Hmong, 300 yıldan fazladır buradalar. Hepsinin kendi dilleri, gelenekleri, kıyafet ve inançları var. Budist, Hristiyan, Animist olanlar var. Çoğu Tay değil ve Burmalı. Bu kabileler genelde çok fakir. Su sorunları var. Toprak erozyonu ve afyon bağımlılığının yanı sıra turizm yüzünden geleneklerini kaybediyorlar.
Ayutthaya by erinlee in devianart
– Burmalı uzun boyunlu kabilelerden In Pa Dawang mitolojisine göre, sadece ejderha olanlar bu altından boyunlukları takabilirlermiş. Kadınlar ejderhayı, erkekler rüzgarı sembolize edermiş. Ve bu boyunlukları sadece çarşamba günü doğmuş kadınlar yine sadece dolunay zamanı takarmış. Ama turizm ve maymun gibi fotoğraflarını çeken yabancılar yüzünden tüm kabile kadınları uzun boyunluklar takıyorlar. Böylece Tay insanlar daha çok para kazanıyor.
– Tayland’da yeni bir çocuk doğduğunda, beşiğe önce kedi konulurmuş. Hem kötü ruhlardan hem de farelerden korusun diye.
– Eski krallığın başkenti Ayutthaya’yı Burmalılar yerle bir ettikten iki asır sonra, dönemin Burma kralı Ayutthaya’yı ziyaret etmek isteyince, adama ayıp olmasın, ne kadar tahribat yarattıklarına üzülmesinler diye tüm şehri yeniden inşa etmişler. Yani Faranglar’ı sevmeseler de, Tayland’a gelen herkesi ellerinden geldiğince rahat ettirip, iyi hissettirmeye çalışan değişik bir halk.
– Her yerde olan şahane semender-geckolara Too-Kay diyor Taylar.
– Mai Pen Rai- Boşveer, Tay insanların hayat felsefesi olmuş. Her şey olur, her şey geçer, sıkma canını..
– Khwan – canlıların içinde ki ruh; insan sevdiği birini kaybettiğinde ve üzüldüğünde Khwan‘ının bir kısmını kaybedermiş. Bitkilerin ve hayvanların da Khwan‘ı var. Ve bu inanç Kamboçya ve Burma’da da varmış. Ruhunun arada senden çıkması iyi bir şeymiş. Ama geri çağırman lazımmış onu. Ruhunu senden kaçıran durumlar için zaman zaman ruh geri çağırılıyor. Bu eylemi genelde kabileden bir şaman, ruhun bir kısmının kaçtığı canlıya viski, pirinç, meyve ve tütsü gibi adaklar sunup, trans haline geçip, ruhu kişinin bedenine geri getiriyormuş..
– Tayland, eski Siam isminden vazgeçip modernleşme sürecine başladığı zaman, ara ara komik denebilecek girişimlerde bulunmuş. Ülkenin güneyindeki küçük bir şehir örnek olarak ‘batılılaştırılmış’. Fakat o sırada Amerika hakkında bildikleri tek şey kovboy filmleri olduğu için, bir ‘western’den fırlamış gibi görünecek şekilde yeniden inşa etmişler şehri. Sonuç epey absürd tabi ki..
3 ay bir kültürü yorumlamak için çok yetersiz bir zaman. Gittiğimiz yerler ve yazdıklarıma sonradan bakınca, bambaşka şekilde yorumlayacağımı biliyorum. Herkesin yolu ve deneyimleri birbirinden farklı. Bu değişik ülkeye geri dönüp bakınca, yazdıklarımdan daha yoğun hisler ve anlar hatırlayacak olsam da, her zaman hafızamda rengarenk insanlar, bitkiler, her köşeden fışkıran hayat, çiçekler, inanılmaz kuşlar, her tür canlı çeşitliliğini coşturan su, her köşede görebileceğiniz içi balık ve lotus çiçeği dolu olan minik saksılar, güler yüzler, inanılmaz gülen, dünya tatlısı Tay çocukları ve özellikle üstlerindeki o kadar sosyal baskıya, kültürel tarihin getirdiği cinsel istismarlara zorlanmalarına rağmen, dokunduğu her şeyi yeşerten ve güzelleştiren güzel ve özel Tay kadınları kalacak..
Kaynak: Morminor