Romanya’nın En ‘Cool’ 5 Şehri

Avrupa’ya tatil için birçoğumuz, birkaç kez gitmişizdir. Özellikle İtalya ve İspanya’nın ayak basmadık hiçbir şehrini bırakmamışızdır, değil mi arkadaşlar?

Biraz daha gür bir sesle evetleri duymak istiyorum! O zaman yeni rotalar keşfetme vakti geldi sanırım. Sadece başkentlerini bildiğimiz ülkeleri daha detaylı gezebiliriz. Hem bazı ülkelerde öyle şehirler karşımıza çıkacak ki en sevdiğimiz rengi, en sevdiğimiz görüntüyü, en sevdiğimiz tadı ve en sevdiğimiz yüzü keşfettiğimize birlikte şahit olacağız. Yani keyifli bir yazı dizisi başlıyor…

Romanya özellikle Balkanlardaki özgün duruşu, zengin müzeleri, çarpıcı yapıları, geleneksel mutfağı ve göz kamaştırıcı manzaraları ile bizi çağırıyor.

İşte Romanya’nın 5 ‘cool’ şehri.

BÜKREŞ

Bükreş, Balkanların tek Latin kökenli halkının başkentidir. Ülkenin en büyük şehrinde 2 milyon kişi yaşıyor. Ayrıca Güneydoğu Avrupa’nın da en büyük, Avrupa’nın altıncı büyük kenti olan Bükreş, mimarisi ile insanı kendine çekiyor. Bükreş’e adım atar atmaz sosyalist blokun etkisini hissetmek mümkün. Zira eksi komünist lideri Çavuşesku kenti Doğu’nun Paris’i yapmak istiyordu. Şehir ona göre planlandı ve inşa edildi. Bükreş’in tüm yollarını da kendi sarayına bağladı. Yani burada tüm yollar Roma’ya değil, saraya çıkıyor. Saray şu anda parlamento ve müze olarak kullanılıyor. Kentin eski şehri Piata Romana. Burada kafeler ve müzeler var. Gece hayatının nabzı da burada atıyor. Bu kente 10 yaşımdan beri her yaz geliyorum. Ziyaretler turistik değil, aile ziyareti oluyor. Piata Relovuiei yani İnkılâp Meydanı, Arcul de Triumf,   Parcul Herastrau turistik destinasyonlar. Kentin birçok noktasında Türkiye, Hindistan ve İtalyan mutfağından restoranlar bulunuyor. Romen mutfağında ise sarmale yani sarmayı denemelisiniz.

BRAŞOV

Romanya’nın yedinci büyük kenti Braşov, başkent Bükreş’ten sadece 176 kilometre mesafede. 2-3 saatlik araba yolcuğu çok yorucu olmaz sanırım. Bükreş’ten minibüsler sabah saatlerinde Gara de Nord yani Tren garından Braşov’a doğru yola çıkıyor. Ama tren daha güvenli olabilir. Kent adını Almanca’dan alıyor. Ortaçağ ve Alman kültürü burada da kendini hissettiriyor. Romanya’da iç turizm hareketli olduğundan tüm ülke haftasonu Braşov’a akın ediyor. Braşov, kışın kayak merkezi, yazın ise yayla merkezi olduğundan Romanya’nın en gözde tatil destinasyonu. Bükreş’ten başladığım yolculuğun ilk durağı Braşov oluyor. İki bölüme ayrılıyor şehir. İlki Poiana Braşov, burası kayak merkezi ve oteller ile kaplı. Diğer tarafı ise Bran Kalesi’nin bulunduğu yer. Yani kitaplara ve filmlere konu olan Dracula’nın yaşadığı rivayet edilen kale. Dracula rivayet ama bu kale de inanılmaz işkencelere maruz kalan Osmanlı askerleri bir gerçek! Ayrıca kentin önemli festivalleri de bulunuyor. Oktoberfest burada da Almanya’daki ile eşzamanlı düzenleniyor.

SİBİU

Romanya’nın Transilvanya Bölgesi’ndeki Sibiu, başkent Bükreş’ten sadece 280 kilometre uzaklıkta. Bükreş’ten kalkan hızlı tren ile ulaşmak da mümkün. Latin ve Balkan kültürü ile bilinen Romanya’nın Alman ve Macar kültürü ile yoğrulmuş yönünü keşfetmek için Sibiu tam isabet bir tercih. Şehirde Rumenler çoğunlukta olsa da Alman ve Macar azınlıklara rastlamak da mümkün. 2006’da yenilene şehir 2007’de Avrupa Kültür Başkenti seçiliyor. Romanya seyahatimi tren ile yapmıştım. İkinci durağım Sibiu olmuştu. Ortaçağ kentini gezmeye ‘eski şehri’den başlamak gerek. Müjdemi isterim, bisiklet kiralamak  çok ucuz ve yollar da dümdüz. Kafeler ile çevrili eski şehrin merkezi yani meydan yerli turistler ile dolu. Sibiu Kalesi yani Citadel of Sibiu, şehrin merkezinde, yani tepeye bir yere çıkmaya gerek yok. Kalesi ‘Yıldız merdivenler’ ile dolaşmak ayrı bir keyif. Alman eseri Gymnasium da ziyaret edilmeli. Yemek için ise ‘Ciorbă’ yani çorba muhakkak denenmeli. Bizim çorbalardan farklı, bol sebzeli.

SIGHIŞOARA

Orta Çağ’da Alman ve Macarların yönetimindeki Sighişoara, Tarnava Nehri kenarında kurulmuş. Nehir kenarındaki şehri koruması için de az ilerideki tepeye kocaman bir kale yapılmış. Alman yönetimde kale etrafına dönemin zanaatkârları yerleştirilmiş. Şu anda UNESCO Dünya Kültürel Mirası listesinde yer alan bölge, bugün bile ziyaretçilerine 15. Yüzyılın Avrupa’sını yaşatıyor. Kentin meydanı Citadel, tam tepede yer alıyor. Etrafında Turnul cu Ceac yani Saat Kulesi, Biserica Manastrii, Silah Müzesi bulunuyor. Silah Müzesi’nin yanı başında Osmanlı ile on yıllarca savaşmış ve birçok Osmanlı askerini işkence ile öldüren Vlad Dracul’un doğduğu ev bulunuyor. Buraya gelirgelmez dikkatimi de burası çekiyor. Döneminin en vahşi yöneticilerin Vlad, Osmanlı askerlerini kızaklara geçirerek öldürmüş ve Osmanlı’ya gözdağı vermiş. Ama kendisi Rumenlerin gözünde bir kahraman. Lakin topraklarını Osmanlı’dan korumuş birisi…

KÖSTENCE

Ülkenin Karadeniz’e açılan kapısı Köstence yani Constanta. Romanya’nın ikinci büyük kenti, hem ülke insanının hem de yabancı turistlerin deniz, kum, güneş için ilk tercihi oluyor. Zaten haritaya bakacak olursak çok da alternatif görünmüyor. Kentin Türkiye açısından önemi ise Osmanlı’nın burada uzun süre yönetiminde kalması. Bundan dolayı günümüzde bile Türkçe köy adları bulunuyor. Türk ve Tatar azınlık da Köstence’de yaşıyor. Demem o ki Köstence’de yürürken, duyacağınız Türkçe konuşmalara şaşırmayın. Buradaki Türk nüfusundan dolayı İstanbul ile Köstence arasında otobüs seferleri de düzenleniyor. Gidiş-dönüş otobüs bileti ortalama 50 Euro tutuyor. Kentin ayrıca bölgede nam salmış bir de tatil köyü bulunuyor. Mamaia, Rumen sosyetesinin tek rotası denebilir. Türkiye’deki Bodrum’da iki lahmacun bir ayran için verilen 500 lira ücretin aynısı Mamaia’da ödeniyor. Tabi ki de lahmacun ve ayran yok orada. Ama alkol çok pahalı burada. Ayrıca mimari açıdan Eski Casino bölgenin en önemli mimari eseri.