Puglia adını ilk olarak Fransız bir arkadaşımdan duydum “nerde bu şehir” diye sorunca bilgisizliğimi hafiften küçümseyerek “şehir değil bölge ve İtalya’da” dedi. Ayrıca uyarmayı da unutmadı “Puglia yazılır ama Pulia okunur” Cahilliğimden utanarak ilk fırsatta haritada Puglia’nın yerine baktım ve çizmenin tam topuk bölgesi olduğunu anladım. Arkasından magazin dergilerinden birinde Justin Timbarlake ile Jessica Biel’in düğünlerini Puglia daki Borgo Egnazia isimli çok hoş bir otelde yaptıklarını okudum. Aradan aylar geçti, İtalya’daki Turizm organizasyonlarından birinden Puglia’yı tanıtıcı bir geziye davet alınca “Puglia beni çağırıyor, artık gitmek ve keşfetmek zamanıdır” diyerek güzel bir ekim sabahında yola çıktım.
Puglia bölgesine gitmek için öncelikle Roma ya da Milano’ya uçup oradan da Bari ya da Brindisi’ye giden bir başka uçağa binmeniz gerekiyor. Roma, Milano iki saat 15 dakika oradan bu sehirlere uçuş da 1 saat kadar sürüyor. Ben seyahate önce Roma’ya uçup oradan da bir saat daha uçup Bari’ye geçerek başladım. İstanbul-Roma Alitalia uçağım sabah 6.15 de kalktığı için daha öğlen olmadan Bari’ye varmıştım. Tabi biraz uykusuz ve yorgun vardım o ayrı konu.
Daha uçak alçalırken bölgenin İtalya’nın hiçbiryerine benzemediğini farkediyorum. Binlerce zeytin ağacı arasından beyaz değişik yapılı binalar gözüme çarpıyor. İtalya’dan çok Endülüs ya da Yunan adalarındaki mimariye benziyor. Zeytin agaçları, beyaz binalar, sebze meyve tarlaları, turkuaz bir deniz ve dokusunu kaybetmemiş tarihi küçük kasaba ve köyler. İşte Puglia nın görüntüsünün özeti.
Bari, İzmir’in 1970 ler ya da 80 lerdeki halini andıran sakin, güneşli, güzel bir şehir. Aynı Kordon boyu gibi uzanan deniz kıyısındaki ana caddesi, şehrin tam göbeğinde yer alan Eski Şehir bölgesi mutlaka gezilmesi gereken yerler arasında. Hatta sahilden kiralayabileceğiniz bisikletlerle ya da velo taksilerle yapacağınız bir şehir turu hem tüm şehri tanımanızı hem de iyi vakit geçirmenizi sağlıyor. Eski şehir hem mimarisi hem de burada hala yaşamakta olan sakinleriyle ayrı bir dünya. Bir sokakta el yapımı orchiettelerini hazırlayan Barili kadınlar diğer bir sokakla balkonlardan sarkan çamaşırlar bir başka köşede de aylaklık yapıp sohbet eden erkekler. Surlarla çevrili eski şehir dışarıdaki modern şehirden ayrı bir dünya
Bari’den sonraki ikinci durağım Itria Vadisi. Bari ile Brindisi arasında kalan bu bölgede ziyaret edilecek pek çok köy ve kasaba yer alıyor. Masseria adı verilen ve çoğu otele dönüşmüş çiftlik evlerinin her biri başka bir atmosfer sunuyor. Genellikle ortada büyük bir çiftlik evi yanlarda ise küçük binalardan oluşan bu yapıların otel versiyonları da son derece otantik. Çoğunun kendi sebze meyve bahçesi, doğal çok özenilmemiş bir bitki örtüsü var ve birbirinden güzel plajlara kolayca ulaşabiliyorsunuz. Biz en ünlülerinden biri olan Borgo Egnazia da konakladık. Dev bir kale görüntüsü veren bu otel mimari olarak otantikliğini korusa da içinde son derece modern ve yaratıcı bir dekorasyon tercih edilmiş. Odaları, villaları, plajları ile son derece etkileyici bir otel. Justin Timberlake de burayı nasıl bulmuş diye düşünmekten de kendimi alamadım.
Bir tepeye kurulmuş bembeyaz üstüste evleriyle bir akşamüzeri ziyaret ettiğimiz Ostuni, cıvıl cıvıl meydanı ile Martina Franca ve Cisternino bölgedeki güzel kasabalar. Ama bunlardan en ilginç ve popüler olanları Alberobello ve Polignana a Mare. Her ikisi de hem mimarileri hem de doğal güzellikleri ile hafızanıza kazınıyor. Alberobello huni şeklindeki taştan yığma çatılarıyla tepeden baktığınızda Kapadokya’yı andırıyor. Birbirine dayanacak şekilde yapılmış bu evler hunili küçük evler insana masal diyarına gelmiş hissi veriyor. Restaronları, barları ve hediyelik eşya satan dükkanları ile son derece ilginç bir sevimli bir minik kasaba.
Polignano a Mare ise gerçekten son derece çarpıcı unutulmaz bir sahil kasabası. Kasabaya girip normal sokaklarında ilerlerken önce “buraya da niye geldik diye” düşünmekten kendimi alamadım. Dar sokakları sıradan mimarisi ile öylesine bir italyan kasabası görünümündeydi. Ama kıyıya ulaştığımızda gördüğüm manzara inanılmazdı. U şeklindeki koyun yüksek sert kayalıklarına üstüste yapılmış beyaz binalar, bunun tam ortasına sıkışmış bembeyaz bir kumsal ve turkuaz bir deniz. Hava kararırken tepenin ardından dolunay doğdu ve o manzaraya bakarak yemeğimizi yerken daha düne kadar bu kadar güzel bir bölgenin varlığından bile haberdar değildim diye düşündüm.
Ben kısıtlı zamanım ve yoğun programım nedeniyle yetişemedim ama bölgedeki mutlaka görülmesi gereken kasabalardan biri de Lecce. Bölgedeki en güzel ve en çarpıcı yerlerden biri olan bu tarihi kasaba aslında ünlü yönetmen Ferzan Özpetek hayranları tarafından çoktan gidilecek yerler listesine alınmış bile. Mine Vaganti filminin pek çok sahnesini burada çeken Özpetek kasabanın şöhretini ikiye katlamış. “Güneyin Floransası” olarak bilinen bu şehir Barok mimarisi, barları ve restoranları Avrupalıların yeni gözdesi.
Uzun lafın kısası yakınımızda olmasına rağmen halen çok bilinmeyen Puglia keşfedilmek için sizi bekliyor. Henüz turistten bıkmamış dogal ve sempatik halkı, gerçek anlamda organik yemekleri, lezzetli şarapları, tarihi kasabaları, şahane kumsal ve denizi ile birkaç sene sonra kolayca Toscana popülerliğine ulaşır. Ama o kadar şöhretlenip şımarmadan, şu anki naif dogal halini yitirmeden biran evvel gidin görün derim
Kaynak: Jabiroo