Staycation, İngilizce’de ‘stay’ ve ‘vacation’ kelimelerinden türemiş. Yani ‘kalmak’ ve ‘tatile çıkmak’… İki ayrı anlamı var. Biri yaşadığın şehirde kalarak tatil yapmak ve o şehrin daha önce keşfetmediğin alanlarını deneyimlemek, diğeri de evinden hiç çıkmadan gerçek otel konforuna ulaşmak. Gerçek konforu arayanlar evden dışarı çıkmıyorlar.
Her sene arkadaşlarınızla, sevgilinizle ve belki de ailenizle ayarladığınız tatil programının koşturmacası bu sene hiç ama hiç cazip gelmiyor. Belki tatil bütçenizi erkenden bitirdiniz, belki son dönemlerde çok mesai yaptınız. Aslında nedeni ne olursa olsun tek istediğiniz bir süre evinizde oturmak, koltuğunuzun yastıklarına beden izinizi bırakmak, kedinizle köpeğinizle ilgilenmek, ve uyumak uyumak uyumak. Belki de, bu sene bir değişiklik yapıp, herkes şehri terk etmişken, mahallenin muhtarı olup bütün kafeleri, dükkanları, parkları gezip tadını çıkarmak istiyorsunuz.
Kısacası bir stay-cation istiyorsunuz.
Stay-cation, şehirden çıkmayıp tatil yapmak demek. Sadece bir hafta sonu dinlencesinden bahsetmiyoruz, şöyle 5 gün, hatta bir hafta uzun uzadıya bir tatil. Evdeyken tembellik yapmak, bütün gün televizyonun karşısında yatmak kolay, ama burada amaç tatildeymiş gibi hissetmek. Bu süreci en verimli şekilde kullanmak için yapmanız gereken birkaç şey var.
Staycation dünyada en çok New Yorklular ve Londralılar tarafından tercih ediliyor. Buna çalışan sektörler bile türedi. Belirli bir meblağ karşılığında evinize gelip tatil hizmeti sunuyorlar. Müzik seçimi, çarşaflar, yemek servisi vb. Ülkemizde de bu tür hizmetler eminiz ki yakında giderek artacak ve insanlar staycation akımına kapılmaya başlayacaktır.
Biz de bunu göz önüne alarak Staycation planlarken yapılabilecek şeyleri sizin için sıraladık.
Rutini kırın; mahallenizin dışına çıkın. Son durağın neresi olduğunu bilmediğiniz bir otobüse atlayın, vapura binip Boğaz’ı geçin, uzun zamandır merak ettiğiniz bir semti keşfe çıkın. Kendi şehrinizde turist gibi davranıp, fotoğraf makinenizi de yanınızda alın, kendinizi ıvır zıvır alışverişlerinden de alıkoymayın. Hatta turistliğin dibine vurun ve rehberli bir tura katılın. Her gün elinizde cappuccino’nuz ile önünden geçtiğiniz anıtın ne olduğunu, yaşadığınız şehrin tarihini öğrenin. Bir çocuk gibi yeni bir şey öğrenmenin heyecanını tadın.
Yerel gösterileri izleyin. Elbette büyük şehirlerde sinema, tiyatro, opera, dans vb. daha çok seçeceğiniz var fakat birçok küçük il ile ilçede de yerel eğlencelerin aynı derecede hatta eğlenceli olması mümkün. Hiç birisi mümkün değil ise bir kaç DVD alıp kendinizi eve de kapatabilirsiniz.
Plaja ya da havuza gidin. Ülkemizin 3 köşesi denizler ile çevrili ve ülkemizde yüzebileceğiniz güvenli bir çok göl mevcut. Bu yüzden ülkemizde bu etkinliği yapmak zor olmasa gerek.
Bisiklete bin. Toplu taşımadan ve trafikten biraz uzak kalmak eminim ki herkese iyi gelecektir. Bir bisiklet alın ve kendinizi sokağa bırakın. Şu anda bisiklet gözünüze tehlikeli gelebilir ama bir çok kentimizde yavaş yavaş bisiklet yollarının yapılmaya ve insanlar da bisiklete gerekli önemi vermeye basladı.
Alışverişe çıkın. Daha önceden planladığınız büyük tatiller için ayırdığınız bütçeleri alışveriş için kullanabilirsiniz. Daha küçük ve tarihi alışveriş mekanlarında kendinizi turist gibi hissetmeniz mümkün.
Uyuyun. Tatil demek günlük yaşamdan kaçmak ve rahatlamak demektir. Bu yüzden bulduğunuz her yerde uyuyabilirsiniz. Hele ki bir hamak kurma imkanınız var ise o uyku bambaşka bir boyut kazanacaktır.
Gezin. Yaşadığınız şehirde çok sevdiğiniz ya da hiç görmediğiniz yerlere gidin. Yeni insanlar ile tanışmaya çalışın. Kısacası şehrinizi yeniden keşfedin.
Çocuklarınız ve aileniz ile vakit geçirin. Unutmayın insanlar gezdikleri yerlerden çok geçirdikleri güzel zamanları hatırlar. Bu yüzden aileniz ve çocuklarınız ile geçireceğiniz güzel zamanlar her şeyden daha değerli olabilir.
Piknik yapın. Eskiden her hafta sonu gidilen piknikleri eminim özlemişsinizdir. Peki çocuklarınız piknikte yapılan eğlenceler ve geçirilen güzel zamanlardan ne kadar haberdar?
Erken kalkın. Evet yanlış duymadınız, tatildeyken erken uyanmanızı istiyoruz. İşe gidermişçesine evden çıkın ama bu sefer ters yöne doğru yürüyün, tabii çıkmaz sokakta yaşamıyorsanız. Her sabah kat ettiğiniz yolu ters çevirin, sokağınızın diğer ucunda neler olduğunu keşfedin. Belki hiç görmediğiniz bir kafe göreceksiniz, sabahın erken saati olduğu ve bütün mahalle tatilde olduğun için sessiz sokağınızın en taze kahvesini siz içeceksiniz.
Evinizi baştan düzenleyin. Mobilyalarınızın yerini değiştirin, yatak ve masa örtülerinizi değiştirip evinize yeni bir renk skalası katın. Tatile gitseydiniz muhtemelen elinizde birkaç dekorasyon objesiyle geri dönerdiniz, alışverişe çıkın, uzun zamandır gözünüzü kestirdiğiniz vazoyu ve yastıkları satın alın. Koltuğunuza uzanın ve uzun zamandır elinize almadığınız kitabınızı, yeni salonunuzda okuyun.
Birkaç saatliğine de olsa internetinizi kapatın. Özellikle yurt dışı tatillerinde interneti ne kadar az kullandığınızı aklınıza getirin. Hele ki wifi bulmadığınız sürece internete girmeyenlerdenseniz, gününüzü etrafı gezerek, en basit şeylerden heyecanlanarak, telefon ekranına değil de etrafınıza bakarak geçirdiğinizi hatırlayacaksınız. Evet evde olduğunuzu biliyoruz, ama tatilde değil miydiniz? Aynı şeyi yapın. İnterneti kapayın, size ulaşmak isteyen elbette telefon edecektir. Sosyal medyada saatlerinizi harcamadığınızı fark edince, gözlemleme yetinizin bile arttığını fark edebilirsiniz. Kuşların sesini duyun, insanlar arasındaki etkileşimleri izleyin.